⏤ billkin, skyline
Sınıfa girenlere bakmaya devam ettim Soobin ile sohbet ederken. Hararetli bir şekilde bana dün gece gördüğü rüyayı anlatıyordu. Etkisinden çıkamadığını görebiliyordum. Normalde o sol tarafta oturur sırada ama benim üşütmemi istemediğinden yanan kalorifer peteğinin olduğu tarafa oturmamı söyledi, bu yüzden ben bugün sol tarafta oturuyorum. Sınıf kapısı yanımda oturan Soobin'in arka tarafında kaldığı için bir yandan Soobin'i dinliyorken, on saniyede bir de kapıya bakıyorum."Benim en yakın arkadaşımın ismi Minho'ydu. Aynı yaştaydık. Ben onun evinde kalıyordum. Bir abisi vardı. O da kimdi biliyor musun?" Elini kaldırıp göğsüne götürdü, nefesini seslice verdi. Bakışları bendeydi. "Yeonjun'du."
İlgimi çeken ismi duyunca gülümsedim. Ama cümlesini bitirmemiş olacak ki bana doğru yaklaştı. Sesini kıstığında, "Rüyamda Yeonjun ile birbirimizi seviyorduk. Sevgiliydik. Gece üstüm açık mı uyudum bilmiyorum ki... çok karmaşıktı her şey."
Şaşırdım. Ben de ona biraz yaklaştım. Aramızda hiç mesafe kalmadı. Oturduğumuz sırada dip dibeydik. Rüyası işte şimdi ilgimi çekmişti. Sınıftakilerin gürültüsünü umursamadan Soobin'e sokuldum. "Rüyanda Yeonjun ile sevgili miydin gerçekten?"
Güldü. Kafasını sallayarak beni onayladığında, "Anlatsana," dedim heyecanla. "Nasıl bir sevgiliydi?"
Sarı saçları neredeyse kaşlarını kapatacak kadar uzamıştı. Alnından aşağı dökülüyordu. Hemen önündeki sırada açık bıraktığı test kitabı duruyordu. Kurşun kalemi elindeydi. Hatırlamak ister gibi gözleri sabit bir noktaya odaklandı. "Yeonjun, arkadaşım dediğim Minho'nun abisiydi. Ve yanlış hatırlamıyorsam benden uzun zamandır hoşlanıyordu. Bilmiyorum sürekli telefonla konuşuyordum rüyamda. Konuştuğum kişinin kim olduğunu bilmiyordum. Ama ona her şeyimi anlatıyordum,"
Bu beni güldürdü. "Tanımadığın birine her şeyini anlatabilecek kadar saf mıydın?"
Gözlerini kısarken somurtup bakışlarını benden çekti. Bu hareketi onu çok sevimli göstermişti. "Düşününce çok saçma geliyor. Kimse tanımadığı birine kendini anlatmaz."
Doğruydu. Kimse yapmazdı bunu. Ama rüyaydı sonuçta. Ben daha önce Yeonjun'u hiç görmemiştim rüyamda. Soobin gördüğü rüyayı şaşırdığı için anlatıyordu. Ben rüyamda Yeonjun ile sevgili olduğumu görseydim eğer, muhtemelen iki gün kendime gelemezdim. Çünkü hayal bile edemeyeceğim bir şeydi bu.
"Ama asıl olay ne biliyor musun? Bak hatırladıkça tüylerim diken diken oluyor..." Tişörtünü sıyırarak kollarını bana uzattığında kollarını gösterdi. "Yoksa öpüştünüz mü?" diyiverdim kendimi tutamayarak. Gözleri irice açıldı, elini kaldırıp kafama vurduğunda ses tonunu biraz yükseltti. "Yok artık Choi Beomgyu!"
Kendimi tutamayıp kahkaha attığımda kafamı arkaya doğru eğmiştim. Gözleri o kadar şaşkın bakıyordu ki, buna saatlerce gülebilirdim. Ama bana yeniden vurduğunda gülüşümü bastırmaya çalıştım. Neyse ki sınıfta gürültü olduğu için sesimiz çok duyulmuyordu. "Ne kızıyorsun? Aklıma başka bir şey gelmedi." Eli ağırdı. Kolum acıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
angel 秋
Fanfictionsadece aşktan ve güvensizlikten ibarettik. güvensizlik kabardıkça kabarmış, aşk ise parçalanmıştı. yağmur bir daha yağmamak üzere durmuştu, dilek fenerlerimiz daha uçarken uzaklaşmıştı birbirinden. sözler tutulmadan unutulup gittiğinde, anılar kalmı...