✦ on altıncı bölüm

269 56 24
                                    

ha hyun sang, slowly fall

Dün akşam bakkalı kapattıktan sonra eve çıktığımda, annemler şirin salonumuzda televizyon izliyorlardı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



Dün akşam bakkalı kapattıktan sonra eve çıktığımda, annemler şirin salonumuzda televizyon izliyorlardı. Annemin takip ettiği haftalık dizisinin yeni bölümü ekrana verildiğinden dolayı sohbet etmek yerine babam ile birlikte diziyi izlediler. Ben de duşumu alıp yemek yedikten sonra onların yanına salona uğradım. Annemin bana uzattığı meyve tabağındaki yeşil elmaları yerken diziye reklam giymesini bekledim.

Annem son günlerde öğlen vakitleri hep Yeonjunların evinde oluyordu. Artık baş sağlığına gelen kasabalılar yokmuş. Annemin söylediğine göre Yumjin teyze, Taehyun'un annesi ve annem, birlikte sohbet edip vakit geçiriyorlarmış. İyi oluyordu tahminimce. Taehyun'un annesinin sahiden morale ihtiyacı olmalıydı. Ama anneme Taehyun'un erkek kardeşi Minhyun'u sorduğumda, ağlayıp durduğunu ve çok mutsuz olduğunu söyledi. Belki de kasabanın çocukları ile arkadaş olmalıydı. En azından buradan gidene kadar güzel vakit geçirmeliydi Minhyun da.

Benim dün akşam salonda oturma sebebim, anneme tam olarak bu konuyu sormak istememdi. Bir süre oturup ben de izledim denizkızı konulu diziyi. Beklediğim gibi reklam girdiğinde annem bitki çayı hazırlamak için mutfağa gitti, ben de babamın yanından kalkıp annem ile birlikte mutfağa girdim.

"Anne, yarın da gidecek misin Yeonjunlara?"

Dolaptan çıkardığı üç tane küçük fincanı tezgahın üzerine bırakırken bakışları beni buldu. "Evde yalnız kalmayı sevmediğini biliyorum. İstersen gitmeyeceğim. Ya da sen de gelebilirsin." Duraksadı. "Hem Yeonjun ile aranı düzeltmek istiyorsan, sürekli yanında olman gerekir."

Evet. Bir de bu mesele vardı değil mi? Yeonjun ile aram bozuktu benim.

Hünnap çayını şeffaf çaydanlıktan üçümüz için de çıkardığı beyaz fincanlara boşaltıyordu. Dolaptan çıkardığım bal kavanozunu ona uzattım. "O yüzden değil. Sorun olmuyor pek fazla. Zaten bakkala babama yardıma iniyorum. Benim sorma sebebim... acaba Taehyun'un annesi ne zaman şehre geri döneceklerinden bahsetti mi?"

Düşünürken hep yaptığı gibi gözlerini kıstı. Fincanları tutan elini geriye çekip bal kavanozunu tutarken "Emin değilim," dedi. "Bu konuyu açtıklarını hatırlamıyorum. Yani benim yanımda konuşulmadı. Merak mı ettin?"

Kafamı salladım. "Taehyun ile çok iyi anlaşıyoruz. Merak ettim ben de."

Annem bal kavanozunu açıp küçük kaşık yardımıyla üç fincanın içindeki çayların üzerine sırayla birer kaşık koyarken yaslandığım tezgahtan doğrulup beyaz kelebek desenli, orta boy kare tepsiyi fincanların yanına bıraktım. Annem kafasını kaldırıp bana baktı. "Senin için sormamı ister misin?"

"Sanırım ben Taehyun'a soracağım."

Şimdi dersteyim, yanımda oturan Taehyun'un üzerinde bakışlarım. İlk dersimiz bitmek üzereydi. Anneme dün gece sormuştum ve bilmediğini söylemişti. Kendim direkt Taehyun'a sorabilirdim aslında ama bunu yapmak çok zor bir şeymiş gibi geliyordu bana. Nedenini bilmiyorum. Cevabı duyacak olmak mı korkuyordu beni?

angel 秋Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin