— sufjan stevens, mystery of love
Choilerin yemek masası salondaydı. Dikdörtgen şeklindeki masanın başında oturan kişi Bay Choi, Yeonjun'un babasıydı. O biraz katı biriydi. Samimi, sohbeti zevk veren biri olsa da katı biri olduğu için Yeonjun'un sürekli söylendiğini hatırlardım. Üstelik yakın zamanda kardeşini kaybetmişti. Bu yüzden de iyice sessizleşmiş, konuşmadan masada dönen sohbeti dinliyordu. Bir yüz ifadesine sahip değildi. Tabağındaki yemekleri yerken konuşmuyordu. Ara sıra onaylıyor, mırıltılar çıkarıyordu.Annem, Yumjin teyze ve Kang Hanım yan yana oturuyordu. Ben, Yeonjun, Taehyun ve Minhyun da onların karşısında yan yana otururken yemeklerimizi yiyorduk. Babam da Bay Choi'nin karşısında, masanın diğer başında oturuyordu.
Yemeklerimizi yiyorduk. Yarım saat olmuştu biz buraya geleli. Hepimiz sandalyelere otururken annem ve Yumjin teyze tabaklarımıza yemekleri doldurmuştu. Yemeğe başlayana kadar Taehyun ile sohbet etmiştik masada. Şimdi sol tarafımda yemeğini yiyordu. Yeonjun masaya biraz geç oturmuştu, dersini bitirip gelmişti hemen.
"Nişanlanmşlar, seneye yazın düğün yapacaklarmış." dedi Yumjin teyze bundan memnun olmayan yüz ifadesi ile. "Oğlanı gördüm bugün. Hiç gözüm tutmadı."
Sağımda oturan Yeonjun kafasını kaldırıp annesine baktığında dedikodu dinlemekten nefret ettiğini annesini tersleyerek gösterdi. "Merak etme beni evlendirmiyorsun çocukla. Senin gözün tutmasa da olur."
Minhyun hiç çekinmeden sesli bir şekilde güldüğünde ben dudaklarımı birbirine bastırmıştım. Yumjin teyze elindeki çubuklarını Yeonjun'a doğrulturken kaşlarını çatmıştı. Yeonjun susup tabağını yemeye devam etti. Kafamı çevirip ona baktım. "Dedikodu yapıyorlarken bölmek çok tehlikeli, unuttun mu?"
Yeonjun somurturken omuz silkip tabağımdaki kızarmış tavuk parçasını iki çubuğunun arasına alıp kendi tabağına bıraktı. "Hey," Kaşlarımı çattım. "Tavuğumu alamazsın. İzin vermedim."
Yeonjun hiç umursamadan tabağımdan aldığı parçayı ağzına atarken "Unuttun mu," dedi ağzı dolu olduğu halde. "Masada hangimizin en çok sevdiği yemek yapılırsa diğeri tabağından ona vermek zorunda."
"Ama ben de tavuğu çok seviyorum. İkimiz de eşit seviyorsak alamazsın."
Son parçayı da yuttuğunda bilerek ses çıkarmıştı. "Yuttum bile. Midemin içine çubuklarını batırıp almak istiyorsan sen bilirsin."
Tamam bu kuralı ben koymuş olabilirdim uzun zaman önce ama ben de tavuğu çok seviyordum. O da öyle. Bu yüzden ikimiz de birbirimize vermemeliydik. Hem onun en sevdiği yemek tavuk değil makarnaydı. Tavuk sevdiği yemekler arasındaydı sadece. Bilerek almıştı tavuğumu. "Ben senden daha çok seviyorum. Bile bile, bana bulaşmak için yemeğimi yemen çok sinir bozucu."
Tabağıma değen çubuklara gözüm çarptı. Kafamı soluma çevirip Taehyun'a baktığımda fark ettim, kendi tabağındaki kalan tüm tavuk parçalarını benim tabağıma bırakıyordu. Gülümsedim. Yeonjun'un gözlerini devirmesini umursamadan ona masanın altından el hareketi çektiğimde "Beomgyu bana çirkin bir hareket yaptı." dedi hemen anneme bakarak. Ama annem Yumjin teyze ile konuştuğu için Yeonjun'u dikkate almamıştı. Güldüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
angel 秋
Fanficsadece aşktan ve güvensizlikten ibarettik. güvensizlik kabardıkça kabarmış, aşk ise parçalanmıştı. yağmur bir daha yağmamak üzere durmuştu, dilek fenerlerimiz daha uçarken uzaklaşmıştı birbirinden. sözler tutulmadan unutulup gittiğinde, anılar kalmı...