— namjoon, forever rain
"Yeonjun ile aranızdaki konuyu hallettiniz mi?"Giydiği asker yeşili gömleğin kollarını katlıyorken sorduğum soru ile parmakları duraksadı, bakışları beni buldu. Hazırladığım kahve dolu bardaklardan birini ona uzatıyordum. Kahverengi kupayı eline alıp koltuğun üzerine bıraktı, dökülmemesi için bacağına yasladı bardağı. "Seninle sokakta konuştuktan sonra eve girdiğimde yeniden görmedim onu. Bu sabah da kahvaltı masasına oturmadı. Konuşmak için bir fırsatımız olmadı." Omuz silkti. "Açıkçası pek umursamıyorum."
Yanına oturmuştum. Benim kahve bardağım da elimdeydi. Televizyon ünitesinin yanında duran orta boy sehpayı yanımıza sürükleyip kahve fincanlarımızı ve karamelli kurabiyeyi koyduğum tabağı sehpanın üzerine bırakırken onu dinliyordum. Evin içi sıcak olduğu için tulumumun askılarını indirmiştim. Kucağıma dökülüyorlardı.
"Ama gitmeden önce onunla aranız düzelsin istemez misin?"
"Bunu sen istiyor gibisin."
Sehpayı yerinden biraz ileri iten ellerimi çekip ona döndüm. Gözlerimiz birbirini bulurken derin bir nefes aldım, bakışlarında anlamlandıramadığım bir şey vardı. Koltuğun sağ tarafında oturuyordum. Ona doğru döndürdüm vücudumu, koltuğun üzerinde bağdaş kurdum. "Yeonjun kimseyle kolayca tartışmaya giren biri olmadı hiçbir zaman. Belki de yanlış anladın onu."
Taehyun'un kaşları hafifçe çatıldı. Yanlış bir şey söyledim sandım. Kahve bardağını sehpaya doğru uzanıp bırakırken koltukta hareketlenip bana çevirmişti kendini. "Yanlış anladığımı düşünmüyorum. Onu iyi tanıdığını mı düşünüyorsun?"
Yeonjun'u herkesten iyi tanırdım ben. Birlikte büyümüştük sonuçta. Her gün birlikte vakit geçirip sohbetler etmiştik, ailelerimiz de yakın olduğu için Yeonjun ile kardeş gibi büyümüştük. Şuan böyle söylemek kolay geliyordu sanırım. Birkaç hafta önce olsa zoruma giderdi ama hayır, Yeonjun'a olan hislerimin kaybolup gittiğini anlamak iyi hissettiriyordu. Onu eskisi gibi kardeşim olarak benimsemek en doğru olandı.
"Biz birlikte büyüdük. O benim kardeşim."
Taehyun kafasını salladı. Bana bakmaya devam ederken kuruyan dudaklarını ıslattı önce, dilinin ucundaki şeyi söylemeye tereddüt ediyor gibiydi. "Öyleyse hangi sebeple küstünüz?"
Duyacağım sorunun bu olduğunu bildiğim için şaşırmadım. Bunu Taehyun'a anlatmak zorundaydım. Madem ki güveniyorduk birbirimize, seviyorduk, öyleyse bunu da bilmeliydi. Yeonjun ona anlatmazdı. Samimi olsalar bile sanmıyordum. Günlerdir Taehyun gitmeden önce ona anlatmayı planlıyordum. Ve hazır o da sormuşken, söylemeliydim değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
angel 秋
Fanficsadece aşktan ve güvensizlikten ibarettik. güvensizlik kabardıkça kabarmış, aşk ise parçalanmıştı. yağmur bir daha yağmamak üzere durmuştu, dilek fenerlerimiz daha uçarken uzaklaşmıştı birbirinden. sözler tutulmadan unutulup gittiğinde, anılar kalmı...