— lauv, never not
Taehyun'un endişesi, arkasını dönüp bakkala giren kişinin kim olduğunu gördükten sonra uçup gitmişti sanki.Misket dolu olan kutuyu masanın üzerinden aldıktan sonra elini içine daldırıp misketlerle oynamaya başladı. Ona bakmamak için kendimi çok zor tutarken Huening'e odaklanmaya çalıştım. Kasanın arkasındaki sandalyeyi çıkarıp Huening'in oturması için altına koyduğumda küçük çocuk konuşmadan oturmuştu. On dakikadır bir şeyler söylemesini bekliyorduk.
Bize bakıyordu. Önce bana, sonra arkamda ayakta duran Taehyun'a sırayla bakıyordu. Taehyun ile dakikalar önce arka rafların birine yaslanıp öpüşmüştüm. Bunun heyecanını hala hissediyordum. Saçlarımı düzeltme fırsatım bile olmamıştı. Ceketim omuzlarımdan düşmek üzereydi. Dudaklarımın kızarmakla beraber kabarmış olduğu çok net anlaşılıyordu sebebiyle birlikte. Başka biri daha içeri girmeden bir şeyler yapmalıydım.
"Bir şey almak için gelmiştin değil mi? Ne alacaktın? Vereyim sana."
Huening bakkalın içine baktı. Gözleri raflarda gezinirken "Unuttum..." dediğinde yeniden bana dönmüştü. "Annem benden bir şey istemişti."
Ben Huening ile konuşmaya başladığımda Taehyun konuşmuyordu. Arkamda bizi dinliyorken kutunun içinde oynadığı misketlerin sesi sadece geliyordu kulağıma. Huening'in bakışlarında bir çekingenlik vardı. Bizi o halde gördüğü için utanmıştı sanki.
"Huening," Dizlerimi kırıp onunla aynı boyda durdum. Bir elim kendi dizimin üzerindeydi. Bakışlarımı bana bakan çocuktan çekmeden diğer elimi kaldırıp onun saçlarını okşadım. "Sır saklamayı sever misin?"
Huening aniden artan yağmurun sesiyle irkildiğinde arkasını dönüp camdan dışarı baktı. "Daha önce kimse bana bir sır vermedi." dedi, elimi indirip bacağının üzerine koydum. Huening yağmuru izleyen gözlerini bana çevirdi. "Sen bana bir sır mı vereceksin Beomgyu hyung?"
Gülümsedim. "Eğer saklayabileceksen sana bir sır vereceğim. Güvenmeli miyim sana?"
Huening'in heyecanla kafasını sallaması beni keyiflendirdi. "Güvenebilirsin bana, Beomgyu hyung."
Bacağımdaki elini kaldırıp yanağından bir makas aldım. Bu konuyu birazdan halledeceğimizi düşünüyordum. Huening'e sır bahanesiyle belki gördüklerini kimseye anlatmamasını sağlayabilirdim. Taehyun'un arkamdaki varlığı beni sakinleştiriyordu sanki, telaşa kapılmamı engelliyordu.
"Az önce gördüklerini..." Duraksamadan söyleyeceğim sırada Huening lafımı kesti. "Orada çocuk mu yapıyordunuz az önce hyung?"
"Ne?"
Taehyun'un gülüşü bakkalın içini doldurduğunda ben öylece Huening'in yüzüne baktım. "Şey..." Sandalyenin üzerinde kıpırdandı. Yüzünü bana doğru eğerken sesi fısıltı kadar kesik çıkıyordu. "Annem ve babamı da daha önce o şekilde görmüştüm. Annem yanıma gelip birbirini seven insanlar birbirlerini öpebilir demişti. Hatta! Hatta sonra bir kardeşim olacağını söyledi. Çocuk yapıyorlarmış. Böyle bir şeyi tekrar görürsem gözlerimi kapatmam gerektiğini söylemişti bana. Özür dilerim, Beomgyu hyung. Gözlerimi kapatmayı unuttum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
angel 秋
Fanficsadece aşktan ve güvensizlikten ibarettik. güvensizlik kabardıkça kabarmış, aşk ise parçalanmıştı. yağmur bir daha yağmamak üzere durmuştu, dilek fenerlerimiz daha uçarken uzaklaşmıştı birbirinden. sözler tutulmadan unutulup gittiğinde, anılar kalmı...