— perdenin ardındakiler, yağmurlar
Islak saçlarımı kuruturken mutfakta annem ile sohbet eden Soobin'in sesini duyabiliyordum. Odamın kapısı açıktı. Kapının hemen yanında, duvarda duran prize taktığım kurutma makinesini kapatarak yatağımın üzerine bıraktıktan sonra esnemem ile birlikte sonuna kadar açılan ağzımı gizlemedim. Uzun saçlarıma parmaklarımı geçirerek tarak niyetine düzelttiğim saçlarımla birlikte mutfağa yürüyordum.Gri ev ayakkabımın sol teki ayağımdan çıkarak arkamda kaldı. Umursamadım. Aklım çok doluydu. Annem ile bir saat önce yaptığımız konuşma benim üzerimden kalkan koca bir yük olsa da, Soobin, Yeonjun ve Taehyun ile konuşmam gereken benzer şeyler olduğu için biraz dengem şaşmıştı. Nereden başlayacağımı bilmiyordum.
"Ne yapıyorsunuz?" Mutfağa girdiğimde sordum ikisine de. Babam yoktu evde. Bakkala inmişti sanırım. Yağmur durmuştu, bugün pek fazla yağmamıştı bu yüzden bakkalı açmak isteyip aşağı inmişti babam. Annem açmaya başladığı hamuru tezgahın üzerinde genişletirken, sarı saçlı arkadaşım Soobin de elinde tuttuğu tabağın içindeki çikolataları annemin hamurunun içine birer tane koyuyordu.
İkisi de bana döndü. Mutfağın girişinde kapıya yaslanmış bir şekilde duruyordum. Annem önüne dönmeden önce konuştu. "Çikolatalı ekmek yapıyoruz. Gel de yardım et. Soobin otursun."
"Ayakta durup tabak tutuyor anne bırak da yapsın." dediğimde Soobin dudaklarını oynatarak konuşmadan bana küfür etti. Gülümsedim. "Tabaktaki çikolataları bitirdin Soobin. Yeme artık, hamura ne koyacak annem? İçi boş çikolatalı ekmek yiyeceğiz senin yüzünden."
Elindeki tabağı masanın üzerine bırakıp üzerime doğru koşması saniyeler içinde gerçekleşti. Gülerek arkamı dönüp mutfaktan koşarak çıktığımda annem söyleniyordu. Odama girdim. Soobin de arkamdan girdiğinde hemen kapıyı kapattım. Kilidi çevirdim.
"Bak, anneni çok severim bilirsin." Soobin yatağıma oturduğunda ben de yanına oturdum. "Ama yarım saattir elimde tabakla ayakta duruyorum, sırf Yeonjun ve senin hakkında sorduğu sorularına yanıt vermem için tutuyor beni."
Biliyordum bunu. Dedim ya, saçlarımı kuruturken duymuştum onları. Ben duştayken gelmişti Soobin ve annem onu mutfağa alıp ekmekleri yaparken ağzından laf almaya çalışmıştı her seferinde. Soobin bilmiyordu tabii. Bir saat önce anneme her şeyi anlatmıştım ben. Her şeyi... Kang Taehyun hariç her şeyi.
"Sanırım gerçekten aranızın kötü olduğunu biliyor. Ama bana Yeonjun'un hayatında biri olup olmadığını neden sordu bilmiyorum."
Dudaklarımı birbirine bastırdım. Ne söyleyeceğimi bilemedim. Nereden başlayacağımı bilemedim. Soobin benimle konuşurken çalışma masama uzanıp rafın içindeki Dönüş Yönergesi isimli mangayı eline aldı. Bir şey söylemeden onu izliyordum. Siyah eşofmanı ve gri kapüşonlusuyla rahat bir şekilde giyinip gelmişti. Sarı saçları her zamanki gibi mükemmel duruyordu. Bir bacağını yataktan aşağı uzatıp yeniden rafa uzandı. Elindeki mangayı yatağıma rastgele bıraktıktan sonra yeni bir tanesini aldı raftan. Mangayı incelemeye başladı. "Seçkinin İkinci yaşamı... Bunu okumam lazım. İlgi çekici duruyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
angel 秋
Fanfictionsadece aşktan ve güvensizlikten ibarettik. güvensizlik kabardıkça kabarmış, aşk ise parçalanmıştı. yağmur bir daha yağmamak üzere durmuştu, dilek fenerlerimiz daha uçarken uzaklaşmıştı birbirinden. sözler tutulmadan unutulup gittiğinde, anılar kalmı...