✦ on beşinci bölüm

259 57 35
                                    

mitski, bug like an angel

Yeonjun bakkaldan çıkalı yirmi dakika olmuştu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



Yeonjun bakkaldan çıkalı yirmi dakika olmuştu. Kulağıma taktığım kulaklığım ile müzik çalardan gelen müziği dinliyordum sessizce. Yağmur kuvvetli yağdığı için bakkala gelen giden yoktu. Sokakta kimseyi göremiyordum. Kollarımı göğsümde birleştirirken gözlerimi kapattım.

Yeonjun gittiğinden beri düşünüyorum. Düşünüyorum ama anlayamıyorum. Tuhaftır ki, Choi Yeonjun son birkaç gündür aklıma pek uğramıyor. Oluşan her sessizlikte onu düşünmediğimi fark ettim. Beni görmezden gelişlerini kafama takmadığımı fark ettim. Sınıfta onu aramıyor gözlerim. Ya da Soobin'e onu sormuyorum. Onu düşünmemek, daha doğrusu düşünüp üzülmemek beni çok iyi hissettiriyormuş. Bunu da fark ettim.

Heize'nin şarkısını müzik çalardan duyuyorken sıkıntılı bir nefes verdim. Şimdi de onu neden düşünmediğimi düşünüyorum. Yani yine düşünüyorum. Düşünmek için bir sebebim hep hazır.

Demir zilin sesi duyuldu yeniden.

Gözlerimi aralasam da yaslandığım kaset dolabından doğrulmadım. Kasanın arkasındaydım hala. Mandalinalar poşetin içinde duruyor, yıldız paketli çikolatalar kahverengi kare kutunun içinde üst üste diziliyken tam önümdeki masanın üzerinde duruyor. Baktım yüzüne öyle. Bir şey söylemeden. Ellerini birleştirip kafasının üzerine yağmurun saçlarını ıslatmaması için kalkan yapmış ama işe yaramamış pek. Gri saçlarına baktım, çok ıslanmış. Montundan akan sular aşağı, bakkalın içine damlıyor ve botları ile birlikte zemini kirletiyor. İçeri adımlıyorken konuşmayıp sadece birbirimize bakıyoruz.

Biliyorsun.

Biliyorum.

O geldiğinden beri her şeyin değiştiğini biliyorsun.

Biliyorum ama ne yapmam gerektiğini bilmiyorum.

"Yağmur hafifleyene kadar burada dursam sorun olur mu?" diye sorduğunda ilk konuşan o olmuştu. Hafifçe duruşumu dikleştirip ona döndüm. Kasanın arkasında duruyordum. O ise ön tarafında duruyor. Üşüyor olmalıydı. "Sorun olmaz." dedim ben de.

Kafasını salladı. Bakışlarını benden çekerek bakkalın şeffaf camlarından görünen sokağı izlemeye başladı. Yeonjun gittiğinden beri aklım dağılmıştı. Burada Taehyun'un gelmesini beklediğimi unutmuştum. Gelmişti işte. Hatta burada duracaktı biraz. Bu konuşmamız için bir fırsattı. Ve o, bu fırsatı oluşturan kişiydi.

"Oturmak ister misin?"

Kafasını çevirip bana baktı. Hayır demedi. Ben de oturduğum sandalyeden kalkıp sürgülü kapının yanında duran küçük mavi tabureyi alıp kasanın arkasına, kendi sandalyemin yanına koyarak gelmesi için ona baktım.

Yanıma doğru gelirken yüzüme bakıyordu. Derin bir nefes aldım. Bakışları değişmemişti. Tartışmış olsak bile, bana hala ilk günkü gibi bakıyordu. Bunu fark etmek beni rahatlattı biraz. Sakince yanıma otururken ikimiz de konuşmadık. Yan yana duruyorduk şimdi. Kasanın arkasında, kaset dolabının önündeydik. Müzik çalardan gelen müziği kapatıp kenara bırakırken eğilip ayaklarımın ucunda duran elektrikli ısıtıcı ikimizin ortasına doğru itekledim. Isıtıcı kasanın altında duruyordu.

angel 秋Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin