✦ otuz altıncı bölüm

284 47 178
                                    

taylor swift, you are losing me

— taylor swift, you are losing me

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Genelde bir pişmanlık duymazdım. Bazen utanç duyardım. O da bazen. Mesela ilk utanç ve pişmanlığım, Yeonjun'un karşısında hislerimi itiraf ettiğimi günün sonunda bunu ağlayarak hatırlamamdı.

Bu benim ilk ve son pişmanlığım sanmıştım. Yanılmışım.

Annem uzandığım koltukta dizlerinin üzerine koyduğum başımı okşuyor, babam oldukça asık olan suratıyla oyalanmak için eline aldığı kitabı okuyor, Yeonjun ise benimle birlikte tüm gece ayakta kaldığı için uykusuz gözlerini dinlendiriyor şuan karşımda. Salondaki sessizliği bozan şey, benim nefes seslerime karışık gözyaşlarım oldu. Yeonjun gözlerini araladı, annem saçlarımdaki elini hareketsiz bıraktı. Babam elindeki kitabı kapatıp bana çevirdi gözlerini.

"Ağlama artık." Annem oturduğu koltukta uzanıp kafamı dizlerine yasladığım yüzüme kafasını eğdi ve sağ yanağımı öptü. "Gözlerini çok yordun. Ağlama oğlum artık. Lütfen."

Bir şey söylemedim. Yeonjun'a bakarken gözyaşlarım alnımın ortasından süzülerek annemin dizlerini ıslatmaya başladığında o da kalktı oturduğu koltuktan. "Odana gidelim." Ellerini bana doğru uzattı. Doğrulamamı istedi. "Uyu biraz. Dinlen. Yüzün ne halde bilmiyorsun."

Kaldırmak istemedim kafamı. Saatlerdir bir şey yememiştim. Saat sabahın sekiziydi. Tüm gece boyunca uyuyamayıp ağlamaktan şişen gözlerim yanıyordu. Sızlıyordu. Hareket ettiğimde başım dönüyordu. Yeonjun'a yanıt vermek istesem de boğazlarım kuruduğu için dudaklarımı aralasam da sesim pürüzlü çıkacaktı. Kıpırdamadan sadece annemin dizlerinde kalmak istedim.

Babam kalktı ayağa. "Ben götürürüm oğlumu odasına." Adımları önümde durduğunda duraksamadan yüzüme bakarak ellerini bacaklarımın altına uzatarak beni kaldırdı, bedenimi kucağına altı. Ağır olduğumu söylemek istedim. Beli ağrıyabilirdi. Ama o umursamadan beni kaldırdığında odama doğru yürümeye başladı. Bakışlarım göğsündeydi.

Kocamandım artık. Belki olgun davranmalıydım. Babamın beni kucağına alıp taşımasını gerektirecek kadar bitkin halde olmak üzüyordu beni. Ağlamak dışında hiçbir şey yapamamak da üzüyordu beni. Geceden beri sesim çıkmamıştı. En son Yeonjun aşağı inip bana tüm bunları anlattığında tepki göstermiştim o kadar. Dilimi yutmuştum sanki. Hala hiçbir anlatılanı kavrayamamış gibi sözlü bir tepki veremiyordum.

Babam beni yatağıma bıraktığında yüzüne bakamadım. Utandım sanırım. Duvara doğru yan döndüğümde kafamı odamın ters yönüne çevirerek sessiz kaldım. Üzerimdeki kazağın bol kolları gözyaşlarımı silmekten biraz ıslanmış olsa da umursamadan kolumu kaldırıp yine sildim yanaklarımı. Gözlerim acıyordu. Uyumak istesem de kirpiklerim birbirine değince canım yanıyordu.

Yatağımda bir hareketlilik hissettim. Babam çıkmıştı odamdan. Annem de yoktu. Yeonjun yatağımın ucuna oturduğunda bir süre sessiz kaldı. Sırtını yatak başlığına yasladı, yanımda oturdu. Gitmiyordu. Gece sokakta bana her şeyi anlattığından andan beri yanımdaydı. Gece de bizde kalmıştı. Odamda benimle birlikte ayakta durup uyumamıştı hiç.

angel 秋Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin