Selamlar ve iyi geceler aşkımlar... 💜Bu hikayeyi buraya sizin için yüklüyorum, yoksa okutmadan bastırmak gibi okurun uyuz olduğu huylarım var. :)))
Bu yolu yıllardır birlikte yürüdük, sadece benim yolum olmadı, bizim yolumuz oldu. Sizin de benim üzerimde hakkınız elbette ki var. Sizin güzel gönlünüz olsun, bu da böyle olsun. 💜
Bölümler yıl başında gelmeye başlayacak, 1 Ocak ilk bölümü yüklerim, bir iki bölüm daha arka arkaya atarım daha sonra 10 günde bir gelecek. Çünkü neden? On, on beş bölüm ileride olmayı seviyorum. Biraz daha yazmam gerekiyor yani.
Başta da dediğim gibi, küfür eden olursa engellerim, haddini aşan yorum olursa yine engellerim, hakaret vari sözler olursa affetmem. Burada güzel güzel ben yazayım siz güzelce okuyun. Maksadımız eğlenmek ve güzel vakit geçirmek. Lütfen bunu aşmayalım.
Yorumlarınızı bekliyorum, oylama yapmayı da unutmayalım.
...
Giriş Bölümü...
Aklımızın kemale ermek zorunda kaldığı zor bir hayatın pençesinden kopmuştuk. Kopmak zorundaydık sanki, bir şey olacaktı ve biz onu hissetmiştik. Küçük, virane bir mahallenin kuytu köşesindeki gecekonduda yaşıyorduk. Anne baba namına bir şey yoktu hayatımızda. Olanları görmüyorduk, onlarda bizi merak etmiyordu. Annem başka bir adama kaçıp gitmişti, babam hastalıktan ölmüştü. Mustafa'nın da babası içki kumar derken yol kenarında ölü bulunmuştu, annesi bilinmedik yollara girmiş, kaybolup gitmişti. Ekrem'in anne babasının nerede olduğu muammaydı. Yetimhaneden çıktığında bulmuştuk onu. Yaşlarımız bir iki farkla birbirine yakındı. Üçümüzün de elinden her iş geliyordu. Çok çalışıyor az harcıyorduk. Paralarımızı ortak bir kutuda topluyor, biraz biriktikçe bankaya yatırıyorduk. Bir hayalimiz vardı. Zengin olmak! Çok zengin olmak! Bazen sabahlara kadar bunun hayalini kuruyor, güneş doğarken uyuyorduk. O paranın sonumuz olacağını bilmiyorduk.
Üzerimize kıyafet almadığımız, yırtık giysilerle yaz kış geçirdiğimiz ve çoğu zaman karın tokluğuna yaşadığımız zamanlarımız oldu. Sigaraya bile başlamadık boşa para harcarız diye. Gençlik çapkınlıklarımız, bir kıza hediye almışlığımız olmadı. Hayallerimiz büyük, umutlarımız engelsizdi. Birbirimize olan güvenimiz sonsuzdu. Tam on sene yemeden içmeden birikti paralar. Ne iş yapacağımızı biliyorduk. Şu an tıklım tıkış olan İstanbul'un bundan kırk sene öncesinde gelişimi kullanma kararı almıştık. İnşaat yapacak, satacak, daha büyük işler yapacaktık. Yaşımız otuzu bulmuştu, bir sevgilimiz olmadan, aşkı tatmadan geçen uzun ve yorucu yıllar. Hepimizin paradan sonra istediği tek şey bir aileydi. Bir eş ve çocuklar.
Geçen yıllar içinde kalan aile üyelerinin ölüm haberlerini aldık, cenazelerini kaldırdık. Kalbimize gömerek arkamızda bıraktık o yılları. İlk işimiz bir arsa almak oldu. Üzerine beş katlı bir bina diktik. Onu sattık, aynı yerde başka evler yapmaya başladık. Bir iki derken para çoğaldı. Çoğaldıkça daha çok çalıştık. Kendimize küçük bir şirket kurduk. Hiç işçi almadık, kendimiz temizledik, çayımızı kendimiz demledik. Boş yere bir kuruş harcamadık. Bu, bir yere kadar devam etti. İşlerimiz arttıkça yetişemedik. Aklımızda sadece çalışmak ve çalışmak vardı. Aynı evde yaşadık, kendimize ev bile almadık, yapmadık. Payımıza düşen payları yine işimize yatırdık. Karşılığını fazlasıyla aldık. Artık zengindik.
Otuzlu yaşlarımızın sonuna doğru hayatımıza kadınlar dahil oldu ama bu gelip geçici ilişkiler olmadı. Yaşımız geçiyordu, o tarz işler için yaşlanmıştık. Bir gün üçümüz de inşaat alanındayken arabasından inerken etrafına ışık saçan bir kadın Ekrem, Mustafa ve benim başımızı o tarafa çevirmemize neden oldu. Kadın çok güzeldi. Kadın alımlıydı. Kadın ışık gibiydi. Sarı saçlarını inerken geriye atmıştı. Üzerindeki havayla kapısını kapatıp bagaja yönelmişti. Ayağına çizmelerini geçirişini izledik, baretini takarken bile insanın durup onu izleyesi geliyordu. Beklediğimiz görevli olduğunu o bize yaklaşırken fark ettik. Gülümsedi. O andan sonra Mustafa ve Ekrem arasında bir duvar belirdi. Kadın bize yaklaşıp selam verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuş Uçuşu
General Fiction(CSK) serisi 1. Kitap. Bir gün seversin diye beklerken büyüdü içimde ne varsa. O gün hiç gelmedi. Ben şimdi vazgeçmiş olmamalıyım.