8. Aşıklar Hep Biraz Delidir

1.5K 361 91
                                    


Keyifli okumalar 💜



                                                 Ölene kadar sorumlusun, gönül bağı kurduğun her şeyden.

                                                                                                        Küçük Prens                                                                   


*

   O toplantıdan bir diğerine giriyor ve mutlaka yanında ya Sinan ya da Hazar oluyordu. Bazılarında Selen de oluyordu ama iki kadın arasında artık gözle görünen düşman bakışlar vardı. Etrafındakiler bunu görüyor, ağızlarını asla açamıyordu. Dedikodu bile yapamıyorlardı. Yeni patronlarının huyunu çözememişlerdi henüz, ama Selen düşmanlığını esirgemiyor bunu da Sinan'ın nişanlısı olması gerekçesiyle açık açık yapıyordu.

Sinan son birkaç haftada Selen'i etrafından tamamen uzaklaştırmıştı. Bazen başına dikiliyor konuşuyor da konuşuyordu ama onu dinlemiyordu. Çıkmam gerekiyor diyor, Selen peşine düşecek gibi oluyorsa da bir bahane uyduruyordu.

Selen deliriyor, öfkesini kontrol edememe noktasına gelip geri dönüyordu. Babasıyla yaptığı konuşmada sabırlı olmasını istenmişti ama İlbilge'ye de olanlara da sabrı azalıyor, kendini geri planda buldukça hırslanıyordu.

Sinan kalemini eline alıp odadan hızla çıkacakken açıldı kapı, Selen şen gülüşüyle belirdi. "Toplantıya mı?"

"Evet," derken yanından sıyrılıp geçmeyi planlıyordu ama Selen kapıyı kapattı. "Bir iki dakika konuşabilir miyiz?"

Sinan kabalık yapmak istemiyordu ama buna mecbur kalırsa da yapardı. "Sorun ne?"

"Sorun ne mi?" dedi kaşlarını çatarak. "Sinan beni görmüyorsun? Nişanlıyız biz, bunu bir müddet önce unuttun."

"Hatırlamıyorum Selen, nişanlanmamızın nasıl ortaya çıktığını sen de biliyorsun."

"Gayet iyi gidiyor, birbirimize alışıyorduk, biz düğün tarihi konuşuyorduk Sinan. Sana birden ne oldu? Benden gitgide uzaklaşıyorsun."

"Üzgünüm Selen, ben evlenmek istemiyorum. Amacınız nişanlı kalmamızsa olur, sonsuza kadar kalalım ama seninle evlenmek planlarım arasında yok." Dümdüz bir tonda söylüyor ne öfke ne gerçek üzüntü barındırmıyordu ses tonu.

Selen içten içe kaynadı, köpürdü ve hatta taştı ama dışarıya yansıtmadı. "Kafan karışık, İlbilge senin aklını karıştırıyor. Sırf bu yüzden seni bırakacak değilim. Kör müsün Sinan, Hazar'la ne kadar mutlular. Sen bu mutluluğun dışındasın."

"İkisini de seviyorum, bebekliğimizden bu yana birlikte büyüdük. Onlar mutlu olursa ben daha çok sevinirim. Sorunumuz onlar değil. Ben seni bir kadın olarak sevmiyorum. Evet çok güzelsin, ama ben bunları aramıyorum."

Zorla gülümsedi. "Güzel bulman bile aslında seni etkiliyor olduğumun bir gerçeği. Lütfen..." derken adamın ceketinin üzerinden ellerini göğsüne bıraktı. "Savaşçı bir kadınım ben, sevdiğim adamı bırakmak gibi bir niyetim yok. Geçecek, duygularımız bir yön bulacak."

"Bu senin fikrin," derken kadının bileklerinden kibarca tutup indirdi. Kapı bir kez vurup açıldığında İlbilge başını uzattı içeri. Selen'in bilekleri Sinan'ın ellerindeydi. Sinan hemen bıraktı.

"Pardon, rahatsız ediyorum ama geliyor musun Sinan?"

"Geliyorum." Selen'e bir kez daha bakmadan odasından çıktı. Odada tek kalan Selen plazayı havaya uçuracak kızgınlıkla topuğunu yere vurdu. "Kahretsin!"

Kuş UçuşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin