Son

1.5K 393 138
                                    



Geldik mi sonuna? 🫠

Gözlerimize sağlık. Benim için çok heyecanlı bir yazma süreciydi. Umarım okurken, yazarken hissettiğim  heyecanı hissedersiniz.

Finali kısa yazdım çünkü kuş uçuşu seri olacak. İlay ve Kaan ile devam edeceğiz. İlbilge ve Hazar'ın pek çok sahnesi olacak seri bitene kadar. Hayatlarındaki çok şeye yeniden şahitlik edeceğiz. Heyecanı kalsın istedim.

Dört kız kardeş ve Sinan ile toplamda beş kitabımız olacak.

Gelecek kitaplarımda buluşmak dileğiyle.

💜




Beş katlı yalıya taşınmalarının üzerinden bir ay geçmişti. Mevsim tekrar bahara dönmüş, mis gibi havayı peşinde getirmişti. Yalının pencerelerini sonuna kadar açtı İlbilge. Akşam kıyılacak nikâhla ve muhteşem bir düğünle İlbilge Payidar Kırkhan olacaktı. Birazdan evin için öyle bir karışacaktı ki yarına bile toparlanması imkânsız hâle gelecekti. Ama balayında olacağı için hiç umurunda değildi. Aybüke peşi sıra bir dizi insanla odasına girdi. Yarından sonra yalının en büyük odasına yerleşeceği için artık eski odası bile olabilirdi.

"Ablacığım, ekip geldi. Hazır mısın?"

"Hiç olmadığım kadar. Hazar nerede?"

"Hazar abim sağdıçlarıyla aşağıda. Sana bir düğün hediyesi almış," dedi eli kalbinde başı havada. "Allah'ım bitip tükendik."

"Ne?" dedi merak dolu sesiyle.

"Şimdi değil, sonra sonra..." Ellerini çırptı. "Başlayalım."

"Ablaaaaa!" diye canhıraş bağıran İlay'ın sesi geliyordu bir yerlerden.

"Ben bakarım," dedi Aybüke ama İlay koşarak odaya girdi. "Elbisemin eteğinden iplik sarkıyor. Neden ben Allah'ım..."

İlbilge kahkaha atarken Aybüke onu sürükleyerek dışarı çıkarıyordu. "Sana terzi alacağım. Sus İlay!"

Saatler ve saatler geçti. Saçı makyajı bakımı derken zaman aktı gitti. Tepesindeki insanlar sürekli değişti. Bahar geldi, gitti. Yağmur, Defne, İkra ve Melek ve kardeşleri. Teyzesi, Sinem annesi... Evin alt katından ve üst katından gelen sesler dinmedi. Gelinliğini giyip hepsinin ortasında bir tur döndü. Ne düz ne kabarıktı, üstünden altına kadar dantel kumaşla kaplanmıştı. Uzun duvağı da dantel ve tül karışımıydı. Arkasında toplanan saçları ince boynunu ortaya sermiş, uzun bir v yakayla bütünleşmişti. Döndüğünde peşi sıra gelen kuyruğu... Her şeyiyle bir bütün görünüyordu.

"Ablam kadar güzel olmayacaksam ben evlenmem," dedi İlay.

"Ah, kızım..." dedi Sinem Hanım. "Kesinlikle çok şanslı bir oğlum var. Peri nedir merak etmiyorum." Makyajı bozulmasın diye gözlerini tavana kaldırıp eliyle hava veriyordu.

İlbilge onları duyuyor muydu emin değildi. Kendini hiç böylesine güzel ve özel hissetmiş miydi onu düşünüyor etmediyse de tadını çıkarıyordu.

Mustafa Bey açık kapıyı tıklattı. Selim ile aralarında mutabık olmuşlardı, İlbilge'nin babası konumu bugün Mustafa Bey'e aitti. İçeri bir adım attığında İlbilge amcasına döndü.

Mustafa Bey onu baştan aşağı incelerken gözlerinin dolmasına engel olamadı. Dolu gözleri İlbilge'nin mutluktan parlayan ela gözleriyle buluştu.

"Sakın ağlama ben de ağlarım," dedi İlbilge.

"Bu mutluluktan," dedi Mustafa Bey. "Ama sen ağlama," derken gülümsedi. Yanına varıp kolunu uzattı. "Benim için çok büyük onur, bugün ben senin babanım."

Kuş UçuşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin