11. Hem Aptal Hem Aşık

1.4K 353 77
                                    


Keyifli okumalar... 💜








Reva mı içimde soluklanan kuşların kanatlarını kırmak?

Nurullah Genç



.


Selim Bey dün gece sabaha karşı uyumuştu. Tüm gece İlbilge'nin dağılmış hâli onu perişan etmişti. Ne yapsa yarasına merhem olamıyordu. Nasıl olabilirdi ki? O, basit bir yakından başka bir şey değildi. Ona her zaman destek olması genç kadının içindeki yarayı kapatmıyordu. Sabaha kadar 'Ah Ekrem ah' diyerek geçirmişti. On yıl önce ölen arkadaşına kızmadan edememişti. Bu dört kadının ne suçu ne günahı vardı da onları böyle bir acıyla bırakıp gitmişti. Gerçekten babaları kendisi olsa bile kız çocuklarına en yakın olan kişi genelde hemcinsleri de olduğundan anneleri olurdu. Anneleri olmadığına göre... Telefonunu eline aldı. Sinir bozucu teyzeyi aradı. Uykulu bir sesle açılan telefonun ucundaki kadın yerinden sıçramıştı.

"Ay Selim ne oldu? Kızlar iyi mi?"

"Elinin körü Sezen, o kıçını kaldırıp hemen Türkiye'ye geliyorsun!" Telefonun ucundaki ses bir süre kesildi. Silahlarını kuşanan Sezen boğazını temizledi.

"Benimle düzgün konuş ihtiyar! Ne oldu anlat?"

Sezen kızlarla Belçika'da yaşıyordu, kızlar dönünce o yalnız kalmıştı ama dönmek istemiyordu. Ailesinden herhangi biriyle anlaşamıyordu. Ece'nin ölümü ailede bir kaos oluşturmuştu. Sezen, yeğenlerine gerçekten sahip çıkan tek kişiydi. İlbilge'ye daima destek olmuştu, birazcık anne rolüne girecek olsa İlbilge ona teyzeleri olduğunu konuşmadan ifade etmişti. Kızmazdı yeğenine, Ece'nin kendi gibi bir kızı olmuştu. Gözleri hep üzerinde, sessiz sedasız gözetti her zaman, İlbilge ne zaman yetişemezse o, o zaman devreye girer hemen işleri yoluna koyardı. Ama dönmesini gerektirecek hiçbir nedeni olmadığından yıllardır alıştığı hayatı bırakmak istememişti.

Selim kısaca özetlediğinde, "Anlıyor musun Sezen, sen onlara anne kadar yakınsın ve burada olman gerekiyor."

"Akşam oradayım."

Telefonu adamın suratına kapatıp yatağından kalkmış, valizlerini hazırlamış biletini almıştı.

"Artık buradayım, hepinizi evlendirip ondan sonra giderim artık." Yeğenleri birbirine bakıp kaşlarını kaldırmıştı.

"Teyze ne evlenmesi?" dedi İlay teyzesinin yumuşacık omuzuna yaslanırken. En küçükleriydi İlay, annesinin yerini çoğu zaman teyzesi almıştı.

"Canım her neyse... Bu ihtiyar bana bir şeyler anlattı," dedi gözleriyle Selim Bey'i işaret ettikten sonra İlbilge'ye dönmüştü.

İlbilge bakışlarını kucağına indirdi. Ne güzel insanlar vardı etrafında, bir sözle yanında bitiveren. "İstemeden girmiş bulundum teyze, iyiyim."

İlay'ı bırakıp İlbilge'nin yanına oturdu. Elli beş yaşındaki kadının ona yakışan yüz çizgileri, açık bir teni, İlbilge gibi ela gözleri vardı. Ak düşen saçları tok bir sarıyla boyanmıştı. Çok bakımlıydı Sezen, fiziğini sağlıklı beslenip düzenli yürüyüşlerine borçluydu. Kıyafetleri her zaman iş kadınlara yakışır düzelikte olsa da onu asil gösteriyordu. "Teyzecim," dedi İlbilge'nin saçlarını okşarken. İlbilge ağlamak istedi. Burnunun ucu sızladı, göz pınarlarında acı bir nem tabakası birikiyordu. "Canım kızım, bu böyle olmaz. Ben senin profesyonel bir yardım almanı istiyorum."

İlbilge bunu kabul etmiyordu, zihninde bulanık bir zaman dilimi vardı. Mesela annesiyle babasının cesedinin yanında geçirdiği o bir saat ne düşündüğü gibi. Hatırlamıyordu İlbilge, zihnini zorluyor ama bulamıyordu.

Kuş UçuşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin