18. Bazen Ağlamak Gerekiyor

1.3K 348 57
                                    




Keyifli Okumalar...;)

.


Ağaçlar sallanıyorsa düşmanlar geliyor demektir; otlar ezilmişse kuşkulan, kuşlar uçuyorsa tuzak var demektir; vahşi hayvanlar kaçışıyorsa düşman baskın yapacak demektir.

                                                                                             SUN TZU

.


Kaan'ın odasında baş başa vermiş eldeki delillere göz gezdiriyorlardı. Mesai çoktan bitmiş gececiler kalmıştı. Rakamlar ve rakamlar bunları zaten biliyordu İlay. Kaan'ın raporunu okudu, elde sıfırdı. İfadeleri ikinci kez okumak için eline aldı. Birbirine benzer sözlerden ibaretti. Yalandı, biraz doğru. Nasıl yaptıklarını anlatıyorlardı. Biraz yatıp çıkacaklarını biliyorlardı.

"Başkomiserim?" dedi başını kaldırmadan.

Kaan zaten bir süredir onu izliyordu. "Efendim."

"Özgeçmişleri var mı? Bu ikisi ağaç kavuğunda mı büyümüş?"

"Sizin bilmeniz gerekmez miydi, enişteniz oluyorlar?"

İlay başını ilk kez kaldırdı. "Pek bildiğim söylenemez. Dokuz yıldır yurtdışında yaşıyordum, birkaç ay oldu döneli. Evlendi falan filan. Detaylı bilmiyorum."

Kaan kenarda tuttuğu dosyayı uzattı. "Burada."

İlay uzanıp aldı, heyecanla karıştırmaya başladı. Bir iki sayfa derken diğerine geçti. "Cemal ile Timuçin kardeş mi?" Buna şaşırmıştı.

"Evet. Oldukça yoksul bir aileden geliyorlar. Aile hâlâ aynı yerde yaşıyor."

Gözleri kocaman oldu İlay'ın. "Kızlar bunu bilmiyor. Gerçek isimleri Cemal ve Timuçin değil, bu nasıl olmuş?"

"Bilmedikleri ortada. On iki yıl önce değiştirmişler, görünen ve aslında hayatta olmayan anne babalar da sahte."

Dosyayı kapatıp masaya bıraktı. "Size de şey gibi geliyor mu?" dedi İlay.

"Ne gibi?" Kadının düşünürken kımıldayan dudakları ve değişen yüz hatlarına bakmaktan kendini alamıyordu Kaan.

"Sanki kullanılmak üzere toplanan çocuklar türünde bir şey."

"Tam olarak öyle geliyor."

"Sandığımızdan daha büyük bir örgüt olmalı."

"Eğer öyleyse kısa süre sonra dosyanın kapanması için tepeden baskı alacağım demektir."

"Olmaz. Olamaz. Tepenin hakkından geliriz biz, bu dosya kapanacaksa bittiği için olacaktır."

"Ne kadar da güçlüsünüz hanımefendi." Eğleniyordu Kaan.

İlay ona dönerken gözlerini kırpıştırdı. Kızabilirdi ama kibirli biri değildi. O yüzden gülümsedi. "Tahmin bile edemezsiniz. Burada olmamızın tek nedeni size yardımcı olmak. Bunu yapacak onlarca insan var ama biz işimizi kendimiz yapamaya babalarımız tarafından alıştırılmış insanlarız."

"Güven sorununuz var."

"Herkesin var, bizim daha fazla var."

"Her şeyi bilmeyi seviyorsunuz."

"En ince ayrıntısına kadar. Hataya yer yok hayatımızda."

Kaan ona bakarken on yıl önce ailesinin yok oluşunu biliyordu. Babasının annesini katlettiğini, bir yıl sonra yurtdışına gittiklerini. Dosyayı incelemişti ama tam olarak 'Cinnet geçiren Ekrem Payidar'ın eşini öldürdüğü' den başka tek bir cümle yazmıyordu. On yıl önce Kaan doğunun en derinlerinde ilk görev yerindeydi. Hatırlıyordu haberi, ama üzerinde durduğu olmamıştı. Herkes gibi o da unutmuştu. Payidarların bir şeyin peşinde olduğunu biliyordu ama ne?

Kuş UçuşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin