Final 1

1.1K 297 26
                                    




Keyifle okuyun... ;)

.


Bunların hepsini yarın Tara'da düşüneceğim. O zaman dayanabilirim. Yarın onu geri almanın bir yolunu düşüneceğim. Hem, yarın yepyeni bir gün.

                                                                             Rüzgâr Gibi Geçti – Margaret Mitchell


.

İnce kabanının kemerini sıktı. Ellerini cebine atıp başını arkaya atarken rüzgâr saçlarını öptü. Bir oyunun içinde olduğunu biliyordu, kimse saklamıyordu zaten. Ama kendini neyin beklediğini tam bilmiyordu. Bu, içine düştüğü en güzel en tatlı oyundu. Emirgan korusunda kurumuş yaprakların üzerinde geziniyordu. Ortalarda kimsecikler görünmüyordu. Satıcılar vardı sadece, gül satan bir kadının yanında geçecekken durduruldu.

"Abla beee," dedi bir ses. Dönüp baktığında eski şalvar giymiş başında örtü çekili bir kadın gördü.

"Abla bu gül senin." Kırmızı bir gül uzattı.

Kıkırdadı, hatta gülüşü kahkahaya döndü. Uzatılan gülü alıp kokladı. "Ücreti?"

"Abim halletti be ablam. Düz deva edip sola sap."

Aybüke'ye arkasını dönerek uzaklaştı. Başını sağa sola sallayıp gülümsüyordu. Gülün sapını kırıp kulağına yerleştirdi. Daha neler bekliyordu onu merak etti. Düz devam edip sola saptı. Simit satan biri çıktı bu kez karşısına.

"Hanımefendi," dedi adam başını kaldırmadan. Şapkadan göremedi kim olduğunu ama yaklaştı. "Buyurun?" dedi.

Simit sandığının altından pembe bir gül çıkardı simitçi, başını kaldırıp gülümsedi. "Bu sizin, düz gidip ilk sola sapın."

"Teşekkür ederim."

Barlas! Pembe gülü kokladı, ellerini cebinden çıkardı. Gülünü severek ilerdi. Bir sonraki durağında temizlik görevlisini kesti yolunu. İç cebinden beyaz bir gül çıkardı. Başını kaldırıp gülümsedi. "Şuradan aşağı hanımefendi," dedi.

Reverans yaptı Giray'a. "Teşekkürler." İşaret ettiği yola döndü. Bir tane palyaço çıktı karşısına. İlbilge'nin elini tutup onunla dans etmeye başladı. İlbilge Emirgan'ı inleten kahkahasıyla palyaçonun elini bıraktı. "Oradan!" diyen sese bir kez daha güldü. Yağmur...

İki yanından birer genç adam geliyordu. Ortalarından geçerken beyler önünü kesti. Ceket ceplerinden birer demet papatya çıkarıp uzattılar. İlbilge onların başlarını kaldırmasını papatyalarını alırken bekledi. Başları kalkan beyler pardon kızlar, İlay ve Altınay göz kırparak, "Otuz metre sonra ilk sol," dedi İlay. Erkek gibi tavırlar takınıp bıyığını düzletti. Onlar normal adımlarla uzaklaşırken İlbilge hayatının en güzel gününü yaşıyordu.

Otuz metre sonra ilk sola girdi. Kırmızı başlıklı kız pelerini takmış, kolunda sepetiyle Haydi gibi seken biri geliyordu. Başlığı o kadar aşağıdaydı ki İlbilge kaşlarını çattı. Kırmızı başlıklı kız yakınına kadar sokuldu. Sepetinden bir elma aldı, uzatırken başını kaldırdı. "Yolun sonunda prensin seni bekliyor olacak."

"Teşekkür ederim."

Bahar yine aynı şekilde sekerek uzaklaşıyordu. Arkasından bakıp alt dudağını ısırdı. Yolun sonuna yürüdü. Geniş bir alana açıldı yolun sonu. Kaldırıma oturmuş, şapkasını çıkarıp yere koymuş, gitarını hafif tonda çalan bir genç gördü. Banka oturup sağına soluna bakındı. Yaşlı bir kadın yaklaştı yanına. Kadına bakarken oyunun dışında olduğunu sanıyor, umursamıyordu. Gerçekten oyunun dışındaydı. Gerçeğin ta kendisiydi.

Kuş UçuşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin