2.Ölüme Yürümek

1.9K 404 141
                                    



Selamlar... Ve Keyifli okumalar.... 7 Ocakta bir bölüm daha gelecek. 💜


                          *

Sil ağzının kenarını, yine gülüşünden cennet akıyor.

                                                                            Özdemir Asaf

                              *

Saat gece yarısını vurmuştu hatta geçiyordu. Telefonunun ekranına dokunup saate tekrar baktığımda biri geçtiğini gördü. Alışık değildi kardeşlerinin evde olmamasına. Onlar odalarına çekildiğinde yatağına huzurla giren anne edasıyla geçirmişti yıllarını. Bu artık değişecek bir durum da değildi. Belki hepsi evlenip kendi hayatlarına yol aldığında bir nebze değişirdi ama o, o zaman da kontrol etmek için farklı bahaneler bulurdu.

Evin ikinci katında, kendi evlerine bakan pencerenin önündeki berjerde oturuyordu. Kendi evinin ailesine ait olan odasına bakan cephede geçmişi sorguluyordu birazda. Bilmediği çok fazla şey olduğunu düşünüyordu. Birkaç fotoğraftan fazlası bir şeyler olmalıydı ama bildiği gerçek annesinin babasını aldatmamasıydı. İnanmak istiyor değildi, emindi. Babasına kızıyordu, annesini ondan almaya ne hakkı vardı? Yıllarca içten içe kızmıştı, ama bir kez bile dile getirmemişti. Aldatılmanın ne olduğunu bilmiyordu. Aşka kapalı kalbi en son Sinan da kalmıştı. Kızları büyütürken önüne gelen fırsatları değerlendirmek gibi düşünceleri olmamıştı. İçinde bir yerler yıkılmıştı. Babasına olan güveni zedelenmişti, Sinan imkânsız kılınmıştı. İlk aşkı kalbinin derinliklerine gömülmüştü. Kendi elleriyle gömmüştü. Yaşadığı şey aşk mıydı sahi? Aşk neydi mesela?

Elini alnına vurdu, başını eğip sertçe soluğunu bıraktı. Sinan mutlu görünüyordu, her ne kadar Selen tahmin ettiği gibi çıkmasa da. Selen tam bir zengin soyucuydu, Sinan bunu görecekti. Kendi elleriyle ona gösterecekti. Selen'in altından daha pek çok şey çıkacağına o kadar emindi ki. Aptal mıydı Sinan? Belki de âşıktı. Hazar'ın sözleri çınladı kulaklarında, 'Eski aşkın depreşirse alacağın intikamın kucağına düşersin!'

Öyle bir niyeti yoktu, ama bilmediği şeylerin arasında aşkın niyetle bir ilgisi olmadığıydı. Ailesini dağıtan adamın oğlunu sevemezdi. Bunun aksini düşünse kendinden uzaklaştırmazdı. Düşündükçe midesi bulanıyordu. Katilin soyadı altına girmek! Aşk bu kadar büyük müydü? Başını sağa sola salladı.

"Neden uyumadın?"

Hazar'ın sesiyle yerinden sıçradı. Kapalı ışıkların, sessiz ortam ve içine girdiği kaosun etkisiyle korkmuştu.

"Korkma!" dediyse de geç kalmıştı Hazar.

Sakince arkasına yaslanırken soluklandı. "İlay'ı bekliyorum. Bir saate geliyorum demişti ama hâlâ gelmedi."

Yanındaki berjere oturdu Hazar. "Gidip almamı ister misin?"

"Biraz daha bekleyelim, gelmezse arayalım en iyisi. Melek'in dikkatini çekmeyelim."

"Tamam. Ne düşünüyordun, dalmıştın?" Hazar kollarını bağlarken ayaklarını öne uzattı.

İlbilge başını kendi evine çevirdi. "Babamı. Aldatılmanın ne olduğunu ve bir insanı nasıl ölüme sürüklediğini. Senin bir fikrin var mı?"

Tıpkı onun gibi pencereden dışarı bakıyordu, aldatılmak nedir bilmiyordu ama aldanmayı sorsa alacağı cevaba şaşıracağına emindi. "Hiç aldatılmadım, bilemiyorum."

Kuş UçuşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin