1.Kalbinin Diyeti

3K 456 187
                                    






Selamlar... 💜

2024 huzur, sağlık, savaşsız, çocukların ölmediği, şehit haberlerimizin olmadığı ve tabii ki depremsiz bir yıl olsun.

Başta bölümleri 10 günde bir yayınlayacağımı söylemiştim ama işler çok yolunda gitmedi ve yeterli bölüm sayısına ulaşamadım. 15 günde bir yayınlayacağım. İleri bir bölüm sayısına ulaşınca veya tamamlayınca 10 veya haftaya indirebiliriz ama önce çalışmam gerekiyor. Watye ilk girdiğim günler geliyor da aklıma nasıl yazıyor nasıl yetişiyormuşum, şu an kendim bile şaşkınım. Artık pek fazla yetişemiyorum hayata. Zaman sanki su misali geçiyor. Her ayın 1/15 inde gelecek bölümler. Derdimi de anlattığıma göre gidiyorum. Keyifle okuyun. 💜


















Bütün mutluluklar birbirine benzer; Her mutsuzluğunsa kendine özgü bir hikâyesi vardır.

                                                                   Tolstoy/Anna Karanina

Başlama tarihini böyle yazabiliriz.

                                  *

İç hatlarda kollarını kavuşturmuş, omuzunu kolona vermiş parlak zeminin göz alıcılığından kaldırdığı bakışlarını etrafına çevirdi. Uçak on beş dakika önce inmişti, kızları geçen ay görmüş olsa da özlüyordu. Abi olmak zor işti vesselam. Kanından olmasa da abiydi sonuçta. Sevmenin genlerle bir bağı olmamalıydı. Sahi genlerini taşıdığın bir kardeş nasıl seviliyordu? Nereden bilecekti, kardeşi olmamıştı. Omzunu duvardan alıp ellerini cebine bıraktı. Sağa sola dönüp durmaya başladı. Aklında olacakların sonunun nereye varacağının hesabını yapıyordu. Kocaman bir kaosun içine gireceklerdi ve o, bunu istemiyordu. Düşüncelerini bıçak gibi sıyıran sesi işitti. Gülümseyerek sesin geldiği yöne dönerken ellerini cebinden çıkarıp kollarını açtı. 

"Abi," diyordu İlay. En küçük olan İlay ona çok düşkündü. "Abim," diyerek kızı sarıp sarmalarken iki numara olan Aybüke, üç numara olan Altınay gülümseyerek yaklaşmıştı. "N'aber abilerin en yakışıklısı?" dedi Aybüke. 

"İyilik kız kardeşlerin güzeli." 

"Biz?" dedi Altınay, ona sarılırken. Küçük bir kahkahayla ona da sarıldı. "Hepiniz muhteşemsiniz." Başını kaldırıp etrafına bakındı. "Efsaneniz nerede?" 

Kızların kaşları tatlı bir ritimle havalanırken gülümsediler. "Ablam telefondaydı, teyzemi arıyordu," dedi Aybüke. Arkasına dönerken ablası telefonunu çantasına bırakıyordu. 

Sarı gölgelerin dokunduğu kumral saçları etrafına ışık saçıyor, bastığı yeri hükümdar misali adımlıyordu. Yaklaşırken gülümsedi. Elini yumruk yapmıştı. Genç adamın omuzuna hafif sevecenlikle vurdu. "Hoş geldin yok mu Hazar Bey?"

Gülümseyerek başını salladı Hazar. "Hoş geldin İlbilge."

"Evet, nereye gidiyoruz önce?" dedi Altınay.

"Eve!" dedi İlbilge. Ev dediği yer Selim amcasının eviydi. Bir daha kendi evlerine girmediler. Ev on senedir kapalıydı, bakımıyla yine amcası ilgileniyordu. Selim Bey'in evinde kızların odaları vardı. Her yıl geldiklerinde orada kalırlardı. Kendilerine ev açmak istedilerse de Selim Bey buna izin vermemişti. 

"Mustafa amca ve Zehra yenge sizin için yemek organize etti. Tüm ailelerimiz olarak birlikte akşam yemeği yiyeceğiz."

"Tüm aile..." dedi başını sallarken İlbilge. "Yiyelim bakalım ama önce konuşacağız." 

Kuş UçuşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin