40. BÖLÜM~
.
.
.
.
.
.Beş on dakikalık kısa bir yolculuğun ardından neon ışıklarla süslenmiş siyah bir mekana gelmiştik.
Pizza yazısını görmesemeydim buranın bir club olduğunu düşünürdüm.
Barın'la birlikte arabadan indiğimizde eli elimi sıkıca kavramıştı.
Elimi tutması içimi bir hoş ediyordu. Elini bıraktığımdaysa kendimi eksik hissediyordum. Garip bir histi.
" İki karışık pizza." Barın'ın sesi beni kendime getirmişti. Arka taraftaki koltuklu masalardan birine karşılıklı oturmuştuk. Garson, Barın'ın dediğine kafasını salladı.
" Tamam. İçecek alır mıydınız, Efendim?"
Barın bana döndüğünde kısaca cevap verdim.
" Su." Canım başka bir şey çekmiyordu şu anda.
" Ben de bir kola alayım." Garson kafasını sallayıp yanımızdan uzaklaştığında arkamdaki koltuğa yaslandım.
" Yorgun musun güzelim?" Barın'ın yumuşak ses tonu gülümsememe neden olmuştu.
" Biraz." Dedim.
Ayağa kalktığında ne yapacağını izlemeye başladım.
Yanıma oturduğunda, koltuğa yaslı olan başımı nazikçe tutup kendi omzuna yasladı.
Bende beklemeden kollarımı beline sarıp ona daha da çok sokuldum. Sarılmaya ihtiyacım var gibi hissetmiştim nedensizce. Ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu ama içime bir hüzün oturmuştu sanki. Gözlerimin nemlendiğini hissettim bu sırada
Ne yeriydi ne zamanı ama göz yaşlarıma hakim olamıyordum. Çok saçmaydı, şu anda mutlu olmam gerekmez miydi? Ne diye akıyordu şimdi bu aptal göz yaşları?
Üstelik şu anda ortada hiçbir şey yoktu! Biri neden ağladığımı sorsa cevap bile veremezdim çünkü bende bilmiyordum. Belki de uzun zamandır ağlamadım diyeydi?
Burnumu çektim gözlerimi kırpıştırıp ağlamama bir son vermeye çalışırken. Barın fark etmeden bu saçma ağlamama son versem iyi olacaktı.
Ben göz yaşlarımla cebelleşirken Barın'ın da saçlarımın üzerindeki eli durmuştu bir anda. Yakalanmıştım galiba.
" Sen ağlıyor musun?" Dedi yarı şaşkınlıkla.
Yüzümü göğüsüne bastırdığım için boğuk çıkan sesimle konuştum.
" Ağlamıyorum."
Çatallı çıkan sesim bu dediğimi inkar ederken iç çektim. Hâla daha nedensizce akan göz yaşlarıma sövmekle meşguldum.
Barın iki eliyle başımı tutup kaldırdığında dudaklarımı birbirini bastırdım. Göz yaşlarım akmaya devam ediyordu. Aptal şeyler bir türlü durmak bilmemişti. Barın'ı daha net görebilmek adına gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım. Malum buğulu gözlerle onu bir garip görüyordum.
Kaşları hafifçe çatılmış, muhtemelen neden ağladığımı sorguluyordu. En nihayetinde o da sorunun ne olduğunu anlayamamıştı. Derin bir nefes aldı neden ağladığım sorusunu bir kenara bırakırken.
Baş parmaklarıyla nazikçe sildi göz yaşlarımı.
" Ben yanındayken dilediğin kadar ağlayabilirsin güzelim. Sen göz yaşlarını omzuma akıtamayacaksan omuzlarım, göz yaşlarını silemeyeceksem, ellerim niye var? Senin sığınağın olamayacaksam ben niye varım?"
Yutkundum duyduklarımla birlikte. Nasıl yapabiliyordu bunu? Nasıl bu kadar güzel sözler söyleyip nutkumun tutulmasına neden olabiliyordu?
Dudaklarını alnıma bastırdığında daha fazla dayanamayıp kollarımı boynuna doladım ve göz yaşlarımın omzunu ıslatmasına izin verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyefendi /yarı texting/
Romance05**: Öncelikle yaşanan durum için sizden özür dilerim. Adamlarım adına da kusura bakmayın meslek icabı fazlasıyla ketumdurlar. Bayılttığınız adamıma gelecek olursak, hayır katil olmadınız. Ufak bir beyin sarsıntısı geçirmiş şu anda hastanede iyi ol...