66. BÖLÜM~
.
.
.
.
.
.
.
." Ev baştan sona temizlendi. Yemekler hazırlandı. Çeyizden yemek takımları çıkartıldı. Babamlar da birazdan kahveden gelir. Havanın kararmasına az kaldı. Her şey tamam." Yorgun bir şekilde arkasına yaslanan Kamile halamla birlikte herkes nihayet rahat bir nefes alabilmişti.
" Ben de üzerimi giyinip geleyim o zaman." Ayaklanıp üst kattaki odamıza çıktığımda Barın'ın aldığı mavi renkli elbisemi zor bela giyinmiştim. İp askıları vardı ve bel kemeri göğüsümün hemen altındaydı. Hamile elbisesi deniyor işte buna. Çok da şey etmeye gerek yok.
Yatağın üzerine bıraktığım telefonumu alıp Barın'ı aradığım sırada kapı çalmıştı.
Kulağımdaki telefonla merdivenlerden inmeye başlamıştım. " Pare?" Sesini duymamla birlikte derin bir nefes almıştım. " Benim canım karamelli çikolata çekiyor. Nerede kaldınız siz?"
Merdivenlerden inmeyi bitirdiğimde duvara yaslanmıştım. " Kapıda kaldık yenge, kapıda!" Kaşlarım çatıldığında zil hunharca çalmaya devam ediyordu.
" Biriniz şu kapıyı açsın!" Kamile halamın bezmiş bir tonda çıkan sesiyle birlikte sırtımı duvardan ayırmıştım.
" Çağrı şu zili rahat bırak! Kalmadınız kapıda. Açıyorum şimdi." Söylenerek telefonu kapatırken kapıyı açmıştım.En önde dedem olmak üzere, eniştlelerim ve Barın'la Çağrı vardı kapıda.
" Eliniz de pek yavaşmış gelin Hanım." Çağrı bana bir kaynana edasıyla bakıp burun kıvırdıktan sonra Barın tarafından ensesine bir şaplak yemişti.
" Göstereceğim ben sana yavaşı. Düzgün konuş yengenle." Muhtemelen dedemler olmasa Çağrı'nın elini götüne sokar, duvardaki resmine kadar söverdi ama dedemin ciddi bakışları eşliğinde bu pek de mümkün görünmüyordu.
" Damat biraz şiddete meyillidir, ama merak etmeyin siz Kamil Bey. Gelinimiz, damadımızı günde dört porsuyon dayağa doyuruyor zaten." Bu Çağrı'daki özgüvenin kaynağını çok merak ediyordum gerçekten. Barın onu gözleriyle kırk kere falakaya yatırmış, yüz kere ensesini şaplaklamıştı bile.
" Kız sen milleti kapıda mı bekletiyorsun bunca saat? Damat sen de o çiçek çikolatayı geline ver ayakkabılarını çıkart." Kamile halam abartmayı neden bu kadar severdi ki?
Barın hızlıca elindekileri kucağıma doluşturduğunda ayakkabılarını çıkartmaya koyulmuştu. Bakışlarım dedemi bulduğunda Barın'a bakarak sırıttığını görmüştüm.
Kocama ne yaptınız? Veletlerimin babası bu değildi. Koskoca mafya adamı iki saatte süt dökmüş kediye çevirmişlerdi. Büyüksün bir seksen beş deli Kamil...
Herkes ayakkabılarını çıkartıp teker teker içeri girerken ben de dayanamayıp elimdeki çikolata kutusunu açmış ve bir tanesini ağzıma atıvermiştim.
Ağzıma yayılan tatla birlikte memnuniyet dolu bakışlarımı Çağrı'ya çevirmiş ve omzuna iki kere patpatlamıştım.
" Sen bu işi biliyorsun serseri. Sana bir çikolata fabrikasi mı açsak ne yapsak?" Göz kırptığımda o da gülmüştü. " Para sıçınca insan neye harcayacağını şaşıyor desene sen şuna." Şuna da bakın siz hele?
" Senin de olsun sen de sıç." Omuzlarımı silktiğimde tek kaşını kaldırmıştı. Karabulut ailesi olarak tek kaşı kaldırmak bizde ata sporuydu. Gelecekteki veletler anne baba demeden önce tek kaşı kaldırmayı öğrenecekti bu gidişle. Şom ağızlı olduğumu söylemiş miydim?
" Laga luga yapma köşede. Geç otur. Daha karımı bana isteyeceğiz." Çağrı'yı ensesinden tutup kenara çeken Barın bana baktığında genişçe sırıtmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyefendi /yarı texting/
Romance05**: Öncelikle yaşanan durum için sizden özür dilerim. Adamlarım adına da kusura bakmayın meslek icabı fazlasıyla ketumdurlar. Bayılttığınız adamıma gelecek olursak, hayır katil olmadınız. Ufak bir beyin sarsıntısı geçirmiş şu anda hastanede iyi ol...