70. BÖLÜM~
.
.
.
.
.
.
.
.Sanki tonlarca yük binmiş gibi ağırlaşan göz kapaklarımı hafifçe kırpıştırmıştım yorgunlukla. En son hatırladığım şey doğumhanede bayıldığımdı. Sezeryan doğum yapmıştım.
" Pars büyüyünce iki dakika arayla diğerlerinden önce doğduğu için kardeşlerine abilik taslamazsa ben de bir şey bilmiyorum." Gülerek konuşan kişi, sesinden anladığım kadarıyla Çağrı'ydı.
" Bebek nasıl tutulur bilmediğin gibi mi gerizekalı? Düzgün tut şu çocuğu, düşüreceksin." Çağrı'yı sertçe uyaran ve sitem eden kişi de kocam Bey'den başkası değildi.
Nihayet göz kapaklarımı araladığımda gördüğüm görüntüyle birlikte yüzümde yorgunluk dolu bir tebessüm yer edinmişti. İkisi de yatağın ilerisinde, kucaklarındaki iki oğlumla birlikte atışma içerisindeydiler.
" Sen kendine bakmıyorsun galiba abiciğim. Sarp şu anda bana, amca beni bu delinin elinden kurtar diye yalvararak bakıyor resmen." Barın'ın kaşları anında çatılırken kucağındaki Sarp'a doğru eğmitşi başını. Hem çok da güzel tutuyordu oğlunu bir kere.
" Sana baktığını nereden çıkardın? Annesine bakıyor oğlum." Barın'ın bakışları beni bulduğunda, uyandığımı görmesiyle birlikte çattığı kaşları anında düzelmişti. " Dünya'nın en güzel annesi de nihayet uyanmış."
Barın yanıma doğru adımladığında bu dediğiyle birlikte gülmeden edememiştim. " İkisini birden kucağına alabilecek misin yoksa teker teker mi verelim yenge?" Hemen ardından gülerek gelen Çağrı da kucağındaki Pars'ı bana doğru uzatmıştı hafifçe.
" Biz bu kasları boşuna mı yaptık oğlum?" Olmayan kaslarımı işaret ederek sırıtmamın ardından ikisi de gülmüş ve Sarp'la Pars'ı kucağıma doğru uzatmışlardı.
O an kalbimi saran heyecan duygusuyla panik yaparken bulmuştum kendimi. İkisi de o kadar minikti ki, kafalarında tek bir saç teli bile yoktu. Gözleri yarı kapalı bir şekilde bana bakıyorlardı. Çağrı daha öncesinden hazırladığımız doğum çantasını evden gidip almış olmalıydı, çünku şu an da ikisinin de üzerinde, daha önceden aldığım minik beyaz tulumları vardı.
Gözlerim dolu bir şekilde Barın'a doğru başımı kaldırdığımda, sorun yok, dercesine gözlerini kırpmış ve gülümseyerek içimi rahatlatmıştı. Hemen sonra kendime gelmiş ve gülümseyerek bebeklerimi kucağıma almıştım.
" Bebeklerim." Dedim bir sol kolumdaki Pars'a bir de sağ kolumdaki Sarp'a bakarken. İkisi de kucağımda, ne yapacağımı bilemeyerek öylece kalakalmış durumdaydım. Ağlamamaları benim için büyük bir şanstı çünkü ağlasalardı büyük bir panik yaşardım muhtemelen.
" İkisinin de gözü lacivert mi?" Dedim hayranca gözlerine bakarken. " Valla yenge bebeklerin göz rengi sonradan değişebiliyor diye biliyorum ama bunların maviden dönme olasılığı hiç yok gibi." Bir bana bir de Barın'ın gözlerine bakarak konuşmasının ardından hafifçe gülmüştüm.
Ardından yeniden kucağımdaki iki oğluma vermiştim tüm ilgimi.
İkisinin de kokusunu ciğerlerime solurken aklıma Parla'nın gelmesiyle birlikte gözlerimi odada gezdirmiş ve endişeyle Barın'a doğru çevirmiştim bakışlarımı." Kızım? Barın kızımız nerde?" İçime düşen korkuyle birlikte sesimin titremesine engel olmazken aklıma binbir türlü senaryonun gelmesine engel olamıyordum.
" Doğum beklenenden birkaç hafta önce oldu, biliyorsun. Daha önce doktorda söylemişti, Parla'nın anne karnında kardeşleri kadar gelişemediğini. Bi görsen, minicik bir şey. Onu izlerken bile incitmekten korkuyor insan. Gözlerini açtığını henüz görmedim bile. Birkaç gün küvözde kontrol altında tutulacakmış."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyefendi /yarı texting/
Romance05**: Öncelikle yaşanan durum için sizden özür dilerim. Adamlarım adına da kusura bakmayın meslek icabı fazlasıyla ketumdurlar. Bayılttığınız adamıma gelecek olursak, hayır katil olmadınız. Ufak bir beyin sarsıntısı geçirmiş şu anda hastanede iyi ol...