Merhaba arkadaşlar :) Bir sahur öncesi daha bir hikayemin yeni bölümünü sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyuyorum :P :D Şaka bir yana bitirebildiğime sevindim... Bölümler kısa diyorsunuz ama sizde beni anlayın elimden geleni yapıyorum ben :)
Şimdi bildiğiniz gibi kitabım çıktı :) Kır Papatyası... Kitabıma okuokudan ve kitapyurdundan ulaşabilirsiniz... Desteklerinizi beklemekteyim. Her zaman dediğim gibi bu kitap benim değil bizim :)
Diğer bir konu bu bölümde rekor beğeni ve rekor yorum bekliyrum sizlerden... Seviliyorsunuz ♥ :)))
-
Huzursuzca kıpırdandım oturduğum koltukta. İyiden bu iş canımı sıkmaya başlamıştı. Ben nasıl böyle bir zayıflık gösterebilmiştim? Oktay ile nasıl beraber olmak gibi bir hata yapabilmiştim? Üstelik bu hata bir kereyle sınırlı kalsa neyse diyeceğim ama ben daha dün gece o adamla yine beraber olmuştum. İlk geceden farklı olarak bu sefer uyandığımda Oktay yanımdaydı ve bana güzel bir günaydın öpücüğü vermişti. Ben de tam bir aptal gibi o öpücüğü karşısında gülümsememe engel olamamıştım. Git gide zayıflıyordum. Planlarımın sonuna bu kadar yaklaşırken kendimi böylesine zayıf duruma düşürmem hiç doğru değildi.
Bütün günü aklımda bu sorularla geçirmiştim. Çiftlik evinden şehre döndüğümüz yol boyunca da Oktay ile doğru düzgün hiçbir şey konuşmamıştım. Açıkçası onun da pek konuşmaya niyeti yok gibiydi. Düşünceli bir hali vardı. Ve bu hali benim hiç mi hiç hoşuma gitmemeye başlamıştı. Bir an önce planlarımı devreye sokup bu adamın hayatından uzaklaşmalıydım. Aksi takdirde gerçekten yanacaktım!
Düşünmemeye çalışarak bir elimle dün gecenin izlerini taşıyan boynumu ovaladım. Bir yandan da Batu'ya attığım maili gözden geçiriyordum. Her şey tamamdı. Salı günü yapılacak olan anlaşma ile ilgili her detayı vermiştim. Yine Batu kazanacaktı fakat haftaya ki büyük ihalede her şey değişecek, Batu yerin dibine girecekti.
Çalan telefonum ile düşüncelerimden sıyrıldım ve sehpada olan telefonu elime aldım. Arayana baktığımda bir an kalbimin heyecanla atmasına engel olamamıştım. Oktay arıyordu! Bu adam... Bu adam gerçekten çok farklıydı.
Derin bir nefes alarak telefonu açtım. ''Efendim Oktay Bey.''
''Ne zaman vazgeçeceksin Neslihan?''
''Neden bahsettiğinizi anlamıyorum Oktay Bey!''
''Bana Oktay Bey demenden nefret ediyorum!''
''Ama Oktay Bey...'' demiştim ki öfkeyle sözümü kesti. ''Bana sadece Oktay diyeceksin.
''Bu uygun olmaz.''
''Neslihan benimle dalga mı geçiyorsun?''
Sesinde ki öfke her geçen saniye biraz daha artıyordu ama yapabileceğim bir şey yoktu. Bu hafta sonu olanlar kesinlikle yanlıştı ve ben sadece bir hafta daha başımı belaya sokmadan durarak tüm planımı devreye sokabilirim. Bu yüzden olabildiğince Oktay'dan uzak durmam gerekiyordu.
''Oktay Bey izin verirseniz kapatmam gerek.''
''Hayır, kapatmıyorsun!''
''Mesai saatleri içerisinde değiliz ve ben telefonumu kapatmak istiyorum Oktay Bey.''
''Sana seni bu işe aldığım ilk gün demiştim bu işin saati günü yok diye!''
Artık sinirlerime bende hâkim olamamaya başlamıştım. Neden anlamamakta bu kadar ısrar ediyordu ki? Konuşmak istemiyordum onunla!
''Saat gecenin on biri ve ben uyumak istiyorum Oktay Bey!''
''Neslihan beni çileden çıkarma!''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kirli Kalp
General FictionBenim ki hayata karşı bir direnişti. Batu'ya karşı, Duru'ya karşı... Mutluluğumu elimden alan herkese karşı bir direnişti. Ve bu uğurda akıtılan her gözyaşı, dudaklardan dökülen her ah ve kalpte hissedilen her acı mubahtı! Bu hikâyenin kazanını yok...