Dalgın bir şekilde cama vuran kar tanelerine bakıyordum. Bazen hayatın benle dalga geçtiğini, hatta resmen benimle oynadığını düşünüyordum. Ben tam her şey bitti, artık mutlu olma zamanım geldi dediğim anda omuzlarıma ağır bir yük bırakılmıştı. Ve ben böyle bir yükü taşımada zorlanıyordum fakat yine de o yükü bir kenara bırakamıyordum.
''Sana çay getirdim.''
Oktay'ın sesi ile bakışlarımı camdan çekerek ona doğru çevirdim. Uzattığı çayı alırken, onun yorgun yüz ifadesini inceledim. Benimle birlikte o da mahvoluyordu. Gündüzleri iş, geceleri ben ve o... Ben bakamıyordum ona. Değil bakmak, dokunamıyordum bile. Oktay olmasa ne durumda olurdu bilmiyordum.
''Yeni mi geldin?''
''Evet... Rüya'ya bakıp yanına çıktım.''
''İyi mi?''
''Keyfi yerinde.''
''Anladım,'' dedikten sonra çayımdan ufak bir yudum aldım. Son zamanlar da ne yediğim yemeğin tadını alıyordum ne de içtiğim şeylerin. Hayat bir anda yine soluklaşmıştı benim için.
''Sen nasılsın peki?''
Bilmiyordum. Tek bildiğim kendimi rüzgarda öylesine savrulan bir yaprak gibi hissetmemdi.
''Bilmiyorum Oktay.''
''Özledim.''
''Anlamadım?''
''Eski, güçlü, soğuk bakışlı kadınımı özledim ben.''
Ben de özlemiştim. Nefret insanı ayakta tutan en büyük etkenmişde haberim yokmuş. Nefretiniz uğruna, canınızdan can giderken bile dimdik ayakta durabiliyordunuz. Şimdi benim ne nefret edeceğim birileri kalmıştı ne de nefretime sebep olacak bir şey... Bana kalan tek şey küçücük bir bebekti. Tabii bir de suçluluk duygusu.
''Oktay ben...''
''Sen artık kendini toparlayacaksın!''
Yüzümde hafif bir gülümseme oluşmuştu. Bu gülümsem çektiğim acının sadece ufak bir yansıması idi. Oktay birşey söylemeden ceketinin iç cebinden bir zarf çıkararak bana uzattı.
''Bu ne?''
''Al,'' dediğinde elimde ki çay bardağını ona uzatarak zarfı aldım elinden. Kalbim de garip bir burukluk oluşmuştu. Kendimi tutamayarak tekrar ''Bu ne?'' diye sordum.
''Batu'nun şirketinde ki kasa açılmış. İçinden de senin adın yazan bu zarf da çıkmış.''
Ne diyeceğimi bilemez bir halde bir süre bakışlarımı elimin altında ki zarda tuttum. Daha sonra bakışlarımı ona çevirdiğim de bana öyle bir gülümsedi ki canıma can kattı adeta...
''Her zaman yanındayım,'' dedikten sonra odadan çıktı.
İstemsizce adımın yazılı olduğu zarfı açtım. Geçmişin hayaletlerinden bıkmıştım artık. Beni mahvetmelerine izin vermeyecektim.
Zarfı açtığımda derin bir nefes aldım. İçinde yazılanlar belki beni daha çok yaralayacaktı ama güçlü durmak zorundaydım.
''Nesli...
Senden ne af dilemeye yüzüm var ne de senin karşına çıkmaya... Canını çok yaktım biliyorum, benden nefret ettiğini de biliyorum ama kalbime söz geçiremedim ben.
Seni görür görmez, bana bakan o buz gibi gözlerin, meydan okuyan dik başın ile büyülenmiştim adeta. Sana tüm yaşattıklarımdan sonra karşımda dimdik durman, gücün beni korkuttu. Ben güçsüz bir adamdım Nesli. Senin gücünün yanında her zaman ezilmeye mahkum olan güçsüz, basit, bir adamdım.
Ben senin ahını alırken, gözyaşlarının üzerine mutlu bir yuva kuracağımızı hiç düşünmedim ama en azından yaşanılabilir bir hayata tabii olurum demiştim. Fakat bu da olmadı. Duru her zaman bu yaptığımız için vicdan azabıyla kendini yedi. Bir gün senin gelmenden çok korktu. Bir gün gelir misin bilmiyorum. Bir gün bu mektup eline geçer mi onu da bilmiyorum. Tek temennim bu mektup eline geçtiğinde senin bizi affetmiş olman. Çünkü bu vebalin bedeli fazla ağır.
Mutluluk seninle olsun... Affedilmek dileğiyle.''
Mektup ellerimin arasında buruşurken gözyaşlarımda birer birer yanağımdan inmeye başlamıştı. Keşke hiçbir şey böyle olmasaydı. Her şeyin daha farklı olması için neler feda etmezdim ki...
Oturduğum yerden kalkarak onun bulunduğu odaya doğru ilerledim. Artık karşılaşma zamanıydı. Daha fazla kaçamazdım ondan. Attığım her adımda titreyen bedenime inat güçlü durmaya çalışarak salona girdim. Oktay ayakta ve kucağında onunla birlikte bana bakıyordu. Gözümden akan yaşlar daha fazlalaşmıştı. Dengesiz adımlarıma inat yanlarına gittim ve o küçücük meleğe baktım. Annesiz, babası kalmış zavalla bir kız çocuğuna baktım. Bu kız... Bu kız benim kızımdı artık. Ben Duru'yu, kardeşim dediğim kadını affetmiştim.
Rüya'nın bana doğru uzattığı küçücük eli ile artık tüm dünya toz pembeye boyanmıştı. O eli sımsıkı tuttum. Oktay onu kucağıma verirken, tereddüt etmiştim. Tereddütümün tek sebebi bu küçücük meleğe istemeden bir zarar vermekti. Ama onu kucağıma alınca tüm tereddütüm yok oldu. Onun kokusunu içime çekerken uzun zamandır hasret olduğum huzuru soludum.
------
-3 YIL SONRA-
''Rüya, Sarp ne yapıyorsunuz?''
Gördüğüm manzara karşısında sinirlensem mi gülsem mi bilemiyordum. Biri üç yaşında diğeri de dört yaşında iki çocuğa kızmakta pek doğru olmayacağından, kendimi tutmayı bırakarak kahkaha attım. Her tarafları çikolata olmuştu. Üstelik hala da birbirlerinin yüzüne sürüyorlardı.
''Anne Sarp dedi.''
''Hayır anne Rüy dedi.''
Daha konuşmayı tam beceremeyen oğluma inat kızım gayet iyi konuşuyordu. Sarp daha Rüyaya sadece Rüy dese de bu da onun için büyük bir adımdı.
''Şimdi ben size ne ceza veriyim?''
Sarp kaşlarını çatarak, ellerini birbirine doladı. ''Ceza yooook!''
Rüya da kardeşine destek çıkmak istercesine ''Ceza yok,'' dedi. O esnada sevdiğim adam, kocamın sesi ve belime dolanan elleri ile gülümsememe engel olamadım.
''Evet, hayatım ceza yok.''
''Öyle mi Oktay Bey?''
''Öyle.''
Onun ellerinin arasında ona doğru dönerek, hafifçe gülümsedim. ''O halde buraları sen toplar, çocukları da yıkarsın.''
''Düşündüm de aslında ceza olabilir.''
''Ne oldu?''
''Sadece karıma kıyamadım.''
Omuzuna hafiften vurarak ''Yalancı,'' dediğimde bacağıma sarılan oğlumla kocamdan ayrıldım.
''Anne benim,'' diye beni kucaklarken kızımda çoktan babasının kucağında yerini almıştı. Bizim ki mutluluk yolunda bir ayrılıktı. Mutluluk... Son yıllarda yaşadığım tek duygu, tek his.
Hayat sevdiklerinle güzeldi, şükürler olsun ki ben de sevdiklerimle güzeldim.
-
Ve bir hikayenin daha sonuna geldik. Başından beri yanımda olduğunuz için çok teşekkür ederim :) Bol bol yorum ve beğeni bekliyorum :D
Sıra serinin üçüncü kitabında... Ne zaman yayınlarım bilmiyorum :)
İnstagram hesabım : dilekyelomi takibi unutmayalım :)
Seviliyorsaunuz ♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kirli Kalp
Fiksi UmumBenim ki hayata karşı bir direnişti. Batu'ya karşı, Duru'ya karşı... Mutluluğumu elimden alan herkese karşı bir direnişti. Ve bu uğurda akıtılan her gözyaşı, dudaklardan dökülen her ah ve kalpte hissedilen her acı mubahtı! Bu hikâyenin kazanını yok...