Gözlerimi bir türlü önümde ki muhteşem deniz manzarasından ayıramıyordum. Adeta büyülenmiş gibiydim. Kulağıma dolan rüzgâr ve dalgaların sesi huzurlu hissetmeme neden oluyordu. Uzun zamandır muhtaç olduğum huzur son bir aydır hep yanımdaydı. Oktay'ın yanımda olduğunu bilmekte bana huzur veriyordu. Her ne kadar bu huzurun kısa bir süre sonra yok olacağını bilsem de yine de bu huzurdan kendimi mahrum etmeye niyetim yoktu.
Oktay'ın terasa çıkması ile bakışlarımı ona doğru çevirdim. Altında açık mavi bir kot şort, üzerinde ise biraz daha koyu yakalı bir tişört vardı. Saçları dağınıktı. Ve kahretsin ki çok yakışıklı duruyordu. Bu adam... Bu yakışıklı adam benim kocamdı. Sadece bana aitti. Sadece benimdi. Kısa bir süre bile bu muhteşem adamın bana ait olduğunu bilmek mutlu hissetmeme neden oluyordu. Onun gözlerine her baktığımda gördüğümde şefkat ve sevgi kalbimi sarıyor, tüm yaralarıma merhem oluyordu. Ama bir türlü içimde ki intikam duygusuna çare olamıyordu. Bir türlü o duyguyu içimden atamıyordum. Atmak istiyordum. Gerçekten istiyordum. Bende mutlu bir şekilde hayatıma devam etmek istiyordum ama bir türlü beceremiyordum. En olmadık zamanda yaralamışlardı beni Batu ve Duru. Batu bir erkeğin bir kadına yapabileceği en aşağılık bir şekilde davranarak bana sahip olmuştu. Evet, sonra kendini affettirme çabalarına girmişti ama yaptığı hayvanlık bir ömür unutulamayacak bir şeydi. Zaten derdim Batu değildi. Derdim Duruydu benim. Ben onu ailem yerine koymuştum. Herkes gider ama Duru benim yanımda kalır demiştim fakat yanılmıştım. Esin gittikten sonra Duru'nun da gideceğini düşünememiştim. Esin'e kırgın değildim. Olamazımda zaten. Yaşadıkları en az benim yaşadıklarım kadar ağırdı. Onun için tek temennim benim gibi intikamının kurbanı olmamasıydı. Umarım mutlu bir şekilde hayatını devam ettiriyordur. Çünkü gönülden istiyordum bunu. Biz üç kız kardeş gibi olmuştuk. Her ne kadar üç kız kardeş gibi yaşamayı beceremesek de öyle olmuştuk. En çokta bu canımı yakıyordu ya. Birbirimize böylesine düşman olmak yerine dost olmamız gerekirdi.
Oktay yanıma oturarak elini omzuma attı. ''Valizleri yukarıya taşıdım. Ne yemek yapalım?''
''Malzeme var mı ki yemek yapmak için?''
''Hallettim önceden ben. Bize bir hafta yetecek kadar yemeklik malzeme var.''
Anladım dercesine başımı sallamakla yetindim. Oktay'ın her şeyi bu kadar kolaylaştırması alışkın olmadığım bir şeydi. Yıllardır kendi ayaklarımın üzerinde duruyordum ve her zorlukla yine kendimden destek alıyordum. Şimdi birilerinin benim için bir şeyleri önceden hazırlaması, planlaması tuhaf hissetmeme neden oluyordu açıkçası.
''Ne düşünüyorsun?''
Ona doğru çevirerek gözlerimi hafifçe gülümsedim. ''Yıllardır kendime yetmeye çalışıyordum ben Oktay. Belki yettim belki yetemedim bilmiyorum ama bir şekilde her şey yolunda gidiyordu. Şimdi ise sen varsın. Benden önce bana yetiyorsun.''
Sözlerim karşısında sert çehresi yumuşamıştı. Gözleri ise sevgi ile parlıyordu. ''Sen güçlü bir kadınsın Neslihan.''
''Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?''
''Evet. Seninle ilk karşılaştığım an bunu gözlerinde görmüştüm. Sen bir kadının olması gerektiği gibi güçlü bir şekilde herkese ve her şeye meydan okuyordun.''
Kahkaha atmama engel olamadım. ''Herkese ve her şeye meydan okuyamamışım aslında.''
Hafifçe kaşlarını çattı. ''Nasıl yani?''
''Eğer söylediğin gibi herkese ve her şeye meydan okuyabilseydim sana da okurdum.''
''Okumadığını mı sanıyorsun?''
''Okudum mu?''
Dudakları alayla kıvrılmıştı. Omzumda ki kolu belime kayarak beni kendine doğru daha çok çekti. ''Sen sadece bana meydan okumakla kalmadın soğuk bakışlı kadınım... Aynı zamanda canımı da okudun.''
Tıpkı onun gibi bende alay dolu bir ifadeyle ''Kendin kaşındın,'' dedim. O ise söylediklerimi umursamadan dudaklarıma kısa bir öpücük bıraktı ve daha sonra eliyle hafifçe yanağımı okşamaya başladı.
''Canım, kalbim, ruhum hepsini istediğin gibi kullanmakta özgürsün Neslihan.''
''Şımartıyorsun beni Oktay.''
''Eğer seni her şımarttığımda bana böyle bakacaksan her saniye seni şımartmaya razıyım.''
Söyledikleri karşısında kaşlarımı çatmama engel olamadım. ''Nasıl bakıyorum ki?''
''Her zaman soğuk bakan gözlerin sevgi dolu bakıyor... O soğukluk maskeni düşürüyorsun.''
Kendimi toparlamaya çalışarak ''Sana öyle geliyor bence,'' diye şakaya vurmaya çalıştım. İçten içe Oktay'a karşı bir şeyler hissettiğimin elbette ki farkındaydım. Bunu inkâr edecek değildim fakat bu duyguların mantığımı ele geçirmesine izin veremezdim.
''Yine maskeni taktın karıcığım.''
''Karıcığım mı?''
Gülümseyerek burnunu burnuma sürttü. ''Evet, karıcığım. Karım değil misin?''
''Öyleyim ama...''
''Ama ne?''
''Garibime gitti sadece.''
''Alışsan iyi olur soğuk bakışlı kadınım.''
Kalbim niye hızlanmıştı ki? Kendimi sakinleştirmeye çalışarak ''Yemekten konuşuyorduk,'' diyerekten konuyu kapatmaya çalıştım.
''Evet, ne yiyelim.''
''Bilmem ki,'' diyebildim sadece. Ne de olsa pek yemek yapmayı bilmediğim aşikârdı.
''Sana kalırsak aç kaldık anlaşılan Neslihan.''
Umursamazca omuzlarımı silktim. ''Yemek yapmayı bilmiyor olmak bir suç değildir.''
''Haklısın,'' diyerek oturduğu yerden kalktı ve beni de kaldırarak ''Bugün ben yapacağım yemeği... İyi izle de bir şeyler öğren. Yarın yemek sırası sende.''
''Bence sen zehirlenmek istiyorsun Oktay.''
''Koca zehirlenmez Neslihan!''
''Koca çok konuşursa zehirlenebilir.''
''O halde az konuşayım ben.''
''Senin sağlığın için daha faydalı olabilir.''
Kahkaha atarak ''Peki karıcığım,'' dedi ve beni de yanında sürükleyerek mutfağa girdik. Bende yüzümde ki gülümsemeye engel olamıyordum. Oktay ile normal evli bir çift gibiydik. Bu hiç beklemediğim bir şeydi. Evet, mutsuz olmayacağımı da biliyordum ama bu... Bu fazlaydı. Ve ben daha ilk günden ona alıştığımı fark ediyordum. Böyle olmamalıydı. Alışmamalıydım ben ona. İçimde ki intikam duygusunu geçiremiyordum işte. Onu geçiremezken Oktay'a karşı böyle şeyler hissetmemeliydim.
''Neslihan dolaptan tavuğu verir misin?''
Oktay'ın sesiyle hafifçe irkilsem de belli etmemeye çalışarak dolabı açtım ve tavuk paketini uzattım ona.
''Butları yıkar mısın?''
Bir şey söylemeden paketi alarak açtım ve butları boş tabağa koyarak yıkadım. Bu esnada belime sarılan ellerle başımı çevirmeye çalıştım fakat Oktay izin vermiyordu.
''Mutfağıma çok yakıştın Neslihan.''
Gülümseme engel olamadım. Bir şey söylemeden devam etmesini bekledim. Ne garipti. Hem ondan iyi şeyler duymak istemiyordum hem de söylesin istiyordum.
''Neslihan...'' dedi ve dudaklarını kulağıma yaklaştırdı. Bu yakınlık karşısında titrememe engel olamadım.
''Seni seviyorum soğuk bakışlı kadınım.''
-
Merhaba arkadaşlar :) Öncelikle rica ediyorum yorumlarınızı eksik etmeyin. Sizlerin yorumları benim için çok önemli :) Uzun yorum bekliyorum :D
İnstagram hesabımız : dilekyelomi
Bildiğiniz üzere Kır Papatyası kitabım çıktı :) Almayan arkadaşlar kitapyurdu, D&R, okuoku, idefix ve kitapsihirbazı gibi sitelerden ve kitapçılardan alabilirler. Beni yalnız bırakmayacağınızı biliyorum :)
Keyifli okumalar... Seviliyorsunuz ♥ :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kirli Kalp
Ficção GeralBenim ki hayata karşı bir direnişti. Batu'ya karşı, Duru'ya karşı... Mutluluğumu elimden alan herkese karşı bir direnişti. Ve bu uğurda akıtılan her gözyaşı, dudaklardan dökülen her ah ve kalpte hissedilen her acı mubahtı! Bu hikâyenin kazanını yok...