1 hafta Sonra
"Heyt be! Gelene bak gelene! "
Robert başını kaldırıp bağıran delikanlıya baktı ardından ağır ağır vurulan haber davullarına. Adamın kalbi gümbürdüyordu şu davul her çaldığında. Nefesini tutarak açıklık alana doğru baktı. "Kim? "
"Vurasın gözlere Çakır! Aslanlar gelir!" Azamat elindeki kılıcı yere saplayıp ellerini havaya kaldırdı. Ardından bakışlarını kısan Recep ağaya döndü. " Gül! Kılıksız! Körgözböysün bü kim kelet ha! (Görmüyormusun kim gelir)"
Robert Aytuğ beyi görünce yüzünü ekşitti. "Öne bak siz! "
"Cindi go? (Deli!)" Adam oğluna ve diğerlerine baktı. " Hay maaşallah benim kurtlarım! Arslanlarım!"
"Bana kuş gerek kuş! " Robert diş gıcırdattı. "Kara marsık geldi yine! " (Kuş, Fenix Ian Sinclairin lakabı)
"He kuş... Senin kuş bozüydön " Azamat ellerini çırpıp kahkaha attı "uçacu Recep! "
Robert ellerini beline dayayıp obanın içine doğru baktı. Yok öyle... Bir başınaydı lakin kolay beri vermeyecekti kızını... Hem Laia ne yapsındı bunu... "Gerine gerine geliyor... Dünyayı bu kurtarmış sanki "
Laia çadırın içinde duyduğu davul sesleriyle oturduğu yerden ok gibi fırladı. Genç kız kapıya koşturdu lakin başlığını unuttuğunu fark ettiğinde hızla sandığın üzerinden alıp dahası alt sıradan annesinin katladığı çamaşırlar altından çekip kalanı yıkarak taktıktan sonra dışarı fırladı. Genç kız nefesini tutarak evvela çadır içinden çıkan Çolpan hatun ve Tuna beye baktı ardından nara atan ahalinin kalabalıklaştığı yere doğru yürüyerek titreyen elini kalbine götürdü. Laia atı üzerinde Aytuğ, Yaman ve diğerlerini gördüğünde nefes alıp verişlerini düzene sokmaya çalıştı ne mümkündü... "Allahım sana şükürler olsun! "
Aytuğ atı yavaşlayıp anası ve gardaşına gülümsemesi ardından elini kalbine götürüp ahaliyi selamladı genç adam bir müddet daha etrafa bakınıp atından atlayarak hızla annesinin elini öptü sonrasında Tunahan ile kucaklaşıp gülümsedi.
"Nice oldu gözümüz yollarda kaldı oğul! "
"He... Gözümüz ahanda şu derenin kenarında kaldı ağam! Geri alamadık! " Tunahan arka tarafta yerinde yaylanan Leyla hatuna bakarak sırıtması ardından ağabeyine döndü.
Aytuğ günlerdir alamadığı nefesi başını çevirip bir çift göz kendisini bulduğunda derince içine çekerek gülümsedi. Nasıl bir hızla geldiğini bilmiyordu. "Hayvanları dinlendiresiniz Tuna... "
"Ne çekti şu akbaş senden kim bilir... " Tunahan Marala gülümseyerek seyislere el etti.
"Geçesin oğul... Dinlenesin" Çolpan oğlunun kolunu sıvazladı.
"Birde acıktım ki... Ne edeyim bilmem" Aytuğ az sesini duyurmak için yüksek konuştu. Ardından göz ucuyla Laiadan yana baktı.
Çolpan oğluna başını iki yanına sallayarak gülmesi ardından Leylaya döndü lakin kız onu görünce kalabalığın arasına kaçtı. Kadın olan biteni gelininin Allah yoluna girdiğini desemiydi bilemedi Lakin oğlunun aranışından yakın vakitte öğreneceği belliydi. Eh ona da artık çeyiz hazırlığı düşerdi. "Hayde oğul! "
Aytuğ dudaklarını birbirine bastırıp bu kalabalıkta yeri olmadığından gözü ardında çadıra ilerlemeye koyuldu. Nicedir sabrederdi biraz daha bekleyişten birşey olmazdı... Ya da olurdu bilemedi. Genç adam arkasına dönüp zevcesiyle hasret gideren Yamana seslendi. "Yaman! "
"Buyurasın beyim! " Yaman gülümseyerek beyinin yanına koştu.
"Diyesin Leylaya öğlenden sonra tepede beklerim" Genç adam sesini alçaltarak alpinin omzuna vurdu oda derhal selam verip yersi yöne koşturdu.