23 - Sultan Köşkü

995 111 18
                                    

Aytuğ yokluğunda aksayan türlü işi halletmek için epeyce koşturmak zorundaymış gibiydi. Tuna'nın göğsünden boylu boyunca aldığı yara hala daha kısıtlıyordu hareketini. Haliyle oda pek koşturamamış, anası da elinden geleni etmişti. Genç adam bugün Kütahya Pazarlar bölgesine varıp oradan mal getirtecekti. Hava açık temizdi. Aytuğ'da Kutay ve Bakıt'ı bulmak için bizzat yürümek dilemişti. Genç adam bir müddet dolanması ardından mabedin köşesine doğru açılan kısımda inşanın derhal başlamasına keyiflenmiş halde yanlarına gidip yelek ve kalpağını(başa takılan şapka) çıkarıp köşeye koyarak yığıntıdan bir tahta alıp çalışan alplere uzattı.

"Beyim hoşgelmissin"

"Hoşbuldum Yaman... Ne vakit biter? ”

" Çok sürmez beyim bir haftaya tamamlarız."

"Ala... " Aytuğ gidip bir başka tahta alarak diğerinin yanına koyup birleşme kısımlarına çivi çakmaya koyuldu. "Laia Hatun dersine devam eder mi Yaman? "

"Yok beyim bugün görmedim... "

"Hatunu gözlemin nasıldır nerelere gider Constantiniye'de ne aranır? ”

"Leyla bacım çok temiz kalplidir beyim. Dört ay kadardır onu gözlerim. Hiçbir şüpheli davranışı yoktur. Babası ispanyol imiş... Bacım da nasıl olduysa Mısır'a gelin gidecekken kaçmış imiş... "

"Gelin... " Aytuğ çiviye diye eline vurunca dilini şaklatıp geri çekildi.

"Constantiniye'de aranır doğru... Bir tanıdığını bulmaya çalışır diye düşünürüm lakin şüpheli kimseyle konuşmamıştır. Aycan'a yavuklusu varmı diye öğren dediydim. Belki kaçıp yavuklusunu bulmak niyetimdedir diye düşündüm..." Yaman çivi çakmayı bırakıp kendi kendine güldü.

"Ne gülersin Yaman ! ” Aytuğ bir tahta daha çekip dikti.

"Evlenmeycü çürüyecü der söylenirmiş. " Yaman kendince gülmeye devam etti. "Pazarda gören istedi Leyla Hatun'u Çolpan anadan beyim. Bacım usanınca çareyi delilikte buldu. Zatende ele avuca sığmaz. İnattır. Kimse yanaşmaz daha. Ufak gösterir lakin otuz vardır yaşı."

Aytuğ kaşlarını havalandırarak önündeki işine odaklandı. "Pek çabuk dil öğrenmiş"

"Kaç dil konuşur bilmem. Zehir gibi işler kafası söylediğin yapışır. Anlat de çoğundan güzel anlatır dünkü dersini. De..."

"Ne? " Aytuğ Yaman'ın tahtalara bakıp yüzünü ekşitmesiyle kafa salladı.

"Değişik hatundur dedim ya beyim. Şimdi de buna takmış kafayı siz hatunları küçük görürsünüz diye diklenmiş sabah hoca efendiye. İstenmiyor diye daha da gelmez" Yaman, Bey&e saydırdıklarını söylemeyecekti tabii...

Aytuğ dudaklarını kemirerek önüne baktı. İyi etmemiş miydi yoksa bilemedi genç adam. Şeyhi kararından memnun olmuştu lakin genç adam onu gücendirip meylettiği islamdan uzaklaştırmak istemezdi. Yolunu bulsun zaten ne yapacağını bilirdi. Genç adam girişten doğru elinde kovalar ile Aycan'la birlikte su taşıyan hatunu farkedince bir miktar duraksadı. Giyinmeyi de bilmezdi altında şalvar üstünde tunik çon ata(dede) gibi dolanıyordu. Aytuğ önlerinden geçecek olduklarında birkaç ağır tahtayı yüklenip alplerin önüne serdi ardından pek de umursamayan hatuna doğru baktı. Olmamıştı gücendirmek. Aytuğ kendisi yüzünden ilim almayı bırakmasından endişe duyarak ellerini çırpıp hızlıca hatundan yana yürüdü.

"Laia Hatun!"

Laia cami kenarına kadınlara ayrı yapılan küçük alana kaş çattı. Beyi çivi çakarken gördüğünde ise aynı kaşları biraz daha çatıldı. Genç kız adamın işi gücü yokmuş gibi onun düzeni ile uğraşmasından hiç memnun değildi. Yanındaki Yaman'ı zaten gırtlaklamak istiyordu. Göz ucuyla alplerden yana bakıp beyin koca tahtaları yüklenip alplere götürmesine dudaklarını birbirine sıkıca bastırarak karşılık verdi. Zira ona laf atmaması gerekirdi. Laia adını doğru telafuzu ile işittiğinde olduğu yerde durup yavaşça arkasından gelen Aytuğ'a baktı.

LEYLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin