20 - Kaçak

965 100 12
                                    

Ertesi hafta
Dursunoğlu Obası

Laia tekkedeki o günden sonra zihninin hepten bulandığını yaşadıklarının ona verdiği hasardan ötürü gerçekten delirmeye başladığını düşündüğünden derse gitmemişti. Zaten ortalık bir parça karışıktı. Obaya, yaralılar ölüler ve diğer askerler gelmiş herkese genel bir matem havası çökmüştü. Laia büyük beyi ortada görmemişti Yaman'ın dediğine göre girdikleri savaş bozgun ile sonuç vermiş kayıplar çok ağır olmuştu. Haçlı dedikleri hristiyan ordusu üstün çıkmıştı. Aytuğ Bey ise sultanlarına rapor etmek için Sultan Sarayı'na, Edirne denen yere gitmişti. Obada bir sakinlik ve sukunet hakimdi. Laia ,Servi Hatun'a  obanın diğer büyük hekimi Börü'ye yardım etmesi için bir takım otlar toplamakta  yardım etmeye vermişti kendini. Kafasını doldurduğu şeylerden uzak tutmaya çalışıyor olsa da boşta bulunduğu her an Muhammedi'n(Sav) yaşadıklarını düşünüyor, epeyce sinirleniyordu. Genç kız eğildiği yerden Servi Hatun'un gösterdiği bitkiyi kamasıyla çıkartmaya uğraşırken ani bir sinir harbi ile bıçağı toprağa saplayıp kadına baktı. "Servi Hatun? "

"Söyle Leyla? "

"Ben gidip Said Fakihın evine taş atacu... Sevmedi onu... Gitsin! "

"Çüş!" Servi başını kaldırıp kıza kaş çattı. " Sen benden dayak yemedin hiç ha! "

"Kızdı sen çok kızdı." Laia tek kaşını kaldırdı. Kadın kaş çatmaya devam ederek doğrulduğunda ise o da ayaklandı.

"De hayde get çadırına gözüm görmesin! " Servi ellerini silkti.

Laia kadına gülümseyip gidip topraklı elletinden tutarak arkasını döndü "vur "

"De get deli kız! "

"Te ma şa... "Laia kafa salladı. Kadın değneğini kalçasına indirdiğinde ise ellerini beline dayadı. " Bak sen korudu şeyhini... Servi Hatun... Neden kimse korumadı Muhammed'i (Sav) Ebu leheb'den? Neden ceza yok ona! Gitti yatakta öldü! "

Servi kıza gülümseyip ne demek istediğini anladığı vakit yeniden toprağa çökerek sepetini önüne koydu. "Git şu çıkınımdan ekmek böl getir Leyla soluklanalım"

"Ben ne diyor sen kursağına dertleniyor" Laia gidip ekmekleri alıp kadının karşısına oturdu.

"Adı ağızlardan uzak diyecü uzak kalamam... Pek severim zikretmeyi... "

Laia kaşlarını kaldırdı "senin kafa ilaç oldu! "

"Bismillahirrahmanirrahim Tebbet ye da ebu lehebiv ve tebbe... "

"Ne o? "

" Yüce Allah ona öyle bir ceza verdi ki bu zamanda canım ne vakit istese ateşini harlarım" Servi dinlediğini anlamayan kıza doğru eğildi. Ardından dili döndüğünce ağırdan bir aşrı şerif makamı ile okudu Tebbet suresini.

"Ne bu? "

"Bu Kuran'ı Kerim'den Tebbet Suresi'dir Leyla. Ebu Leheb peygamberimizi taşlar, evinin önüne türlü pisliği serer ona her tür bed sözü derdi. karısı ise gece kalkar dikenleri Rasululah'ın evinin önüne düzer ve boynundaki pahalı ziynetini gösterip bunu da ona eziyet etmek için harcayacu derdi. Bir gün iki cihan serveri sefa tepesinde Kureyş kabilesine dinimizi anlatırken Ebu Leheb ayaklandı ve dedi ki "Kuruyup yok olasıca. Bizi bunun için mi çağırdın?" Bundan sonra yüce Allah bu ayetleri oracıkta indiriverdi.."

"Ne diyor o sözlerde? " Laia diş gıcırdattı.

"Kelamı kadimde der ki;
Ebu Leheb'in elleri kurusun, (yok olsun) zaten yok oldu ya.
Malı da kazandıkları da kendisine bir yarar sağlamadı. (kurtarmadı)
(O) alevli bir ateşe girecektir.
Karısı da odun hamalı (ve),
Boynunda bükülmüş bir ip olarak (ateşe girecektir.)"

LEYLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin