30 - "Hadi İnşallah"

1K 116 29
                                    

2 Gün Sonra

Laia dün tüm gününü düşünmeye vermişti. Aytuğ'un anlattığı kader mevzusunu sindirmeye çalışmıştı genç kız. David diyordu ki; kaderde Tanrı cennetine alacakları belirlemiş diğerlerini de kendi hallerine bırakmış, bazı din adamları ise Tanrı cennete alacaklarının ve kafirlerin kaderlerini önceden belirlediğinden bahsediyordu. Laia bu düşünceyi duyduğu zaman ilk şüphe tohumları ekilmişti içine ve genç kız Tanrı'nın kurban seçtiklerinin yanında direnişte olmak istemişti. Kader inancını saçma bulmulmuştu lakin Aytuğ'un anlattıkları tüm sorularına cevap olmuştu. Şayet yaratıcı adil ve yüce ise işte adaleti böyle sağlardı. Onların müdahale edemedikleri kaderleri için kimse kimseden üstün değildi İslam'da. Üstünlük krallık padişahlık ya da soy ile değil Allah'a en çok teslim olan hayatta iyi dürüst ve ibadette çok meşgul olan insan ile oluyordu. Genç kız bitmeyen nedenlerine bir tane daha eklerken kendini yavaş yavaş dere kenarında yürür bulmuştu ki Fakih karşısına çıktığında yüzünde tatlı bir tebessüm belirdi. Dereye eğilmiş elini yüzünü yıkayan adamı bir müddet izleyip işi bitince yanına gitti. "Merhaba" Diyerek saygıyla eğildi Laia.

"Leyla Hatun? Görünmezsin? Constantiniye nasıldı? "

Laianın yüzündeki tebessüm bir an soldu lakin kısa sürede kendini toparladı. "Allah nasip et Constantiniye Aytuğ Bey alsın!"

Fakih bir müddet gülümsedikten sonra kafa salladı. "Cümlemize... "

"Ben sana minder getirecek sen ne istiyor ben... " Laia dizlerini kırarak tıpkı bir kral önünde durur gibi durdu Fakih'in önünde.

Şeyh Fakih bu duruşu yadırgayarak kıza eliyle doğrulması için işaret etti. "Leyla Hatun doğrulasın! Başın dik durasın!"

"Sen Allah arkadaş sana kral hürmet gerek!"

"Biz Allah'tan başka kimsenin önünde eğilmeyiz Leyla Hatun. Senin saygın bana yeter. " Fakih kafa salladı. Birden bire bu değişimi merak etmeden de edemedi.

"Ben öğrendi kader. Kim Allah yakın o insan çok saygı. " Laia adama gülümsedi. Lakin Fakih ellerini önünde birleştirip dizlerini kırınca genç kız kızarıp bozararak o da dizlerini kırıp eğildi. "ne yapıyor sen kalk!"

Fakih gülümseyerek kıza baktı. "Leyla Hatun... Kim Allah'a yakın nereden bilesin? "

"Sen yakın. Ben biliyor sen" Laia adam doğrulmadığından öylece kaldı karşısında. Genç kız pelerinini çıkarıp yere serdi. Sen otur Şeyhim. "

"Sen de otur Leyla Hatun" Fakih oturdu. "Emme bunu yıkayasın."

Laia kafa sallayıp pelerinin ucunda dizleri üzerinde oturdu.

"Leyla Hatun sen benim kalbimi açtın bildin mi ? "

"Ben nasıl bilecek? "

"Bilemezsin ya... İşte böyle imanın en güzelinin kimde olduğunu da bilemez kimse. Ben oturur gece gün durmadan tesbih eder namaz kılar niyaz ederim lakin bir kimse vardır ki kalbinden bir Allah kelamı geçirir mertebesi kat be kat yükselir. "

"Öyle olmaz!" Laia kaş çattı.

"Bir adam varmış... Sarhoş ayyaş... Lakin bu adam bir gün yerde Allah lafzı görmüş, kıyamamış almış kaldırmış, temizlemiş... Sonra bu kimse ölmüş Allah buyurmuş ben falanca kimseyi cennetlik kıldım... İmanın halisi kimde bilemeyiz Leyla Hatun. Öyle dıştan görünüşüne bakıp hakaret etmeyesin. Küçük görmeyesin. Sakın ola böbürlenmeyesin..."

Laia iç geçirerek kafa sallayıp adama gülümsedi. "Ben soru? "

"E dersine de gidesin..." Şeyh Said ayaklandı. "İhmal etmeyesin!"

LEYLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin