1 Hafta Sonra
İskoçya. Sinclair TopraklarıIan minik baş kaldırısı ardından ailesini toparlayıp topraklarına dönmüş herkese de aynını yapmalarını tavsiye etmişti. Yolda uğradığı birkaç klanda kendi tebaası içinden alınan ölmeyip kurtulan suçlulara itafen uygulayacağı bir yeni düzen olacağına dair geçtiği yerlerdeki lordlarına ve toprak beylerine birer bildiri göndermişti. Dün de yaptığı toplantılarda her köyden seçilip çağrısına cevap veren temsilciler ile lordlar arasında uzun saatlerini onları teskin etmek suçu idam için yeterli olmayan herkesi güvencesi altına alacağına ve yeniden zarar gelmeyeceğine dair tüm söylentilerini yaymış tebaasında gerçekten de ahlaka, dine karşı suç işleyenlerin başına ödül koymuştu. Bu yeterince açıktı. Kendi tebaasının bu güvence ile sakinleyeceğini ve sorun çıkarmayacaklarından ise neredeyse emindi lakin Sinclair'e bağlı topraklar dışına çıkmamak şartını da öne sürmeyi ihmal etmemişti. Dışarı çıkan ve yakalanan ile ilgilenmeyecekti. Bu süre zarfında suç işlemeye devam edecek olanları bizzat engizisyonlara teslim edeceğini de peşlerini bırakmayacağını da söylemişti. İşi gücü bırakıp tüm dikkatini bununla uğraşarak geçireceğine herkes kanaat getirdiği vakit Ian da rahatladı. Dediğini yapan bir adam olmuştu bugüne dek ve tebaasından yana kazandığı güvenin kısa sürede işe yarayacağından da emindi. Yalnızca kabuğuna çekilmiş oluşunun verdiği bir şaşkınlık hakimdi herkeste. Güçlü askerlerini destekçi bırakmayışı yadırganmıştı bununda bilincindeydi ve Ian elinden gelen tek ve son şeyi yaparak isyanı körüklemeleri adına pek güvendiği gizli fedailerini Edinburgh civarına salıvermişti. Bu yaptığından hoşnut değildi lakin güvenliği içeride sağlayıp dışarıyı berbat hale getirmez ise şayet biliyordu ki kralın ona bir mecburiyeti olmayacaktı. Ian ise ortalık iyice kızışıncaya dek bir müddet daha beklemeye kararlıydı. Kral başa çıkamadığı vakit ona gelecekti ve herhangi aksi bir durum söz konusu olduğunda -ki bu aksiliğin en büyüğü Laia'nın açık edilmesiydi- Ian Robert ve Jenna'yı ancak karşılıklı anlaşmalar ile koruyabileceğinin farkındaydı. Laia cephesinden ise bir muammanın içerisindeydiler. Pekala gitmişti yapabilecekleri hiç birşey bırakmaksızın kendini Moire ve Caelan için feda etmişti lakin Ian biliyordu ki Laia öyle bir kadındı ki orada kiliseyi korumak adına suçsuz kurban gidecek pek çok kişi için sırf kiliseye olan inadından da yapmıştı. Sonunda dilediği kişi olmuş sonunda dilediğince bağırıp çağırmıştı ve bunu tüm iskoçyanın orta yerinde yapmıştı. Bu vakitten sonra buraya dönüşünün bir imkanı yoktu. Aileye yaklaşması demek adım attığı kişinin de beraber gideceği anlamına gelirdi ve o bunun bilincinde olacak kadar akıllı ve vicdanlı olduğundan onların uyarılarına gerek kalmaksızın gitmeyi tercih etmişti. Ian halk arasında Laianın bir kahraman olduğu söylentilerini de duymuştu. Yüzlerce belki binlerce aileyi kurtaran çocukları annesiz babasız, anne babaları evlatsız bırakmamak için kendini feda eden bir kahraman... Adam pencere önünde kara kara düşünürken başını cama dayayıp gözlerini kapattı. Robert ve Jenna'yı da düşünseydi keşke... Lakin o Robert McDonald'ın kızıydı ya... Tüm suça her tür zorluğa göğüs gerer. Tanısın tanımasın herkesin hakkını korurdu. Bencilliğin zerresi yoktu içinde... Güzel yürekli temiz kalpli cesur bir kadındı. Değme hristiyandan daha düzgün bir evlattı lakin hiçbir vakit anlayamamıştı inanca olan öfkesini... Ian gözlerini yeniden açıp süzülen yağmur damlalarına odaklanırken kendini kandırdığının farkındaydı. Laia kiliseye karşıydı. Pekala kiliseye karşı olmak ile tanrıya karşı olmak aynı şeydi yüce İsa'nın bıraktığı kutsal kiliseyi reddediyordu lakin bazı zamanlar kilise de görevini şaşırıyor her şeyin tek elinde olması için günahı da mübah kılıyordu. Yeğeninin güzel yüreğinin tahammülsüzlüğü bunaydı. Takıldığı o ince detaylara Ian akıl sır erdiremiyordu lakin biliyordu ki Robert ardındaki destekçi olmuştu hep. O karşı gelmese de inancını içinde yaşayan düzgün bir hristiyan olmak için elinden geleni yaparken tanrı ile arasına kimseyi almayan bir adamdı. Laia'ya da en ufak bir söz söylememişti. Hoş Laia'da ulu orta saygısızlık etmez yalnızca şakaya vurarak onları kızdırıp bazen atıfta bulunurdu lakin onun nedenlerine cevap olabilecek kimse de olmamıştı. Soruları herkesin boğazına dizilmiş cevap bulamadıklarından susturmuşlardı onu ki nasıl cevap bulsunlardı. David ile birlikte incili ezberlemiş yetmemiş ağabeyi ile latince öğrenip okumadığı İncil bırakmamıştı. Baş pisikoposun dahi ağzını açık bırakacak noktalara değiniyordu. Ian doğrulup oturna odasında oturan ailesine şöyle bir baktı. Kızı Kudüslere dek gitmiş olsa da sanırım şuan David'in de onunda ortada olmayışı tanrının onlara bir başka lutfuydu. Çok güzel bir hayat yaşamıştı Ian. Ömrüne büyük acılar sığdırmış lakin kalanını büyük mükafatlar ile geçirmişti. Çok fazla düşünmenin tanrıyı gücendireceğini bildiğinden susup istavroz çıkararak kanepede oturan karısı ve gelinine doğru giderek arkalarına geçip saçlarından öptü onları ve kendisine yanak uzatan garip oğlunun yanına geçerek kolunu omzuna attı. Buda geçecek her şey normale dönecekti... Ian ailesini diri tutabilmek için gerekirse canını ortaya koyacaktı...