Geri geldim!!!!
Hem de artık beklediğiniz tüm sırları aydınlatmak üzere...
*
Dünya ellerimin arasında pamuk şeker yiyen bir çocuğun özgürlüğü gibi kayıp gidiyordu işte. Mutsuzluk değildi ama mutlu olmak için de birinin bizi düşündüğü anları tıpkı bu şekilde gözümüzün önüne almak gerekirdi, öyle değil mi? Hayatı bazen bu kadar hafife almalıydık belki de. Belki de yarım yamalak düş kurmak yerine kendi gerçeklerimizle yüzleşmeliydik.
"Neden geldin?" dedim.
Derin bir soluk alıp verdiğinde cevap vermeyeceğini sansam da beni şaşırtmıştı. "Gitmemiz lazımdı."
"Bana hiçbir şey açıklamadan bazı şeyleri açıkladığını sandığını düşünüyorsun." dedim ve ekledim. "Bari nereye gittiğimizi söyle."
"Müzik aç."
Telefonunu uzattığında arkada açık olan tüm uygulamaları tek tek kapatarak müzik uygulamasını buldum. Adını bile ilk kez gördüğüm bir sürü şarkıdan oluşan binlerce müziğin olduğu listeleri vardı.
"Bu listeleri yapacak kadar uzun mu yaşadın?" dedim. Gerçekten aklım hayalim almayacak kadar çok şarkı vardı ve hepsini dinlemiş olamazdı herhalde.
"Deneyimledim."
Rasgele bir şarkı açtıktan sonra sol tarafımda aracı kullanırkenki ciddiyetine baktım. Bazen dünyanın safkan kötü insanı gibi gelen bu suratta şu an ne mutluluk ne de öfkeden eser yoktu. Odaklandığı her halinden belliydi. Hiçbir şekilde konuşmayan ve kafasının içinde türlü düşünceleri olan birinin kafasından tam olarak ne geçtiğini anlamak da sanırım benim çocukluk hayalim falandı.
"Dikkatimi dağıtıyorsun Ahu."
"Ne yaptım ki ben?" dedim şaşkınlıkla.
"Daha fazla bakarsan kaza yapacağız."
Gülümsedim ve önüme döndüm. Bu kadar uzun süre bakmış olmam -ki fazla da uzun sayılmazdı ama- dikkatini dağıtmıştı. Müziğin akışı ruhumun derinliklerini okşarken gökyüzüne baktığımda havanın diğer günlerin aksine açık olduğunu gördüm. Ama ilerilerde bir yerde derin bir sis geliyor gibi bir duruşu da vardı. Nereye gittiğimiz, ne yapacağımız ve hatta neden burada olduğumuz gibi birçok bilinmezin içinde bir yere gidiyorduk. Yarın ne olacak diye düşünmek yerine beni bir aksiyonun içine atan bu cüretkar daveti kabul etmiştim.
Gidiyorduk işte. Yol, yollar bizimdi.
Kafamı keyifle koltuğa yasladığımda yolun kıvrılan bir yamaçtan döneceğini görüp kontrol etmek için sağ aynaya baktım. Arkamızdan küçük bir sivrisinek gibi gelen bir şey vardı. Daha dikkatlice bakmam gerektiğini anlamıştım. Sağ aynadan arkaya iyice baktığımda bunun aslında süratle gelen bir motor olduğunu gördüm. Işık hızı gibi bir şey yanımızdan geçip gittiğinde Kılıç öfkeli bir hale çoktan bürünmüştü.
"Tabakhaneye bok mu yetiştiriyorsun be!"
"Sakin ol, bir şey olmadı işte."
"Şimdi de bana bir trafik magandasını mı savunacaksın?!"
"Geçti gitti niye bu kadar agresifsin?!"
Başımı sağa çevirip derin bir nefes aldığımda aracın biraz daha hızlandığını fark ettim. Hız göstergesine bakmak için bakışlarımı yeniden sola çevirdiğimde bizden çok daha hızlı gelen üç aracın daha yaklaşıp bizi sıkıştırmaya çalıştığını görünce birden çığlık atarak emniyet kemerine sıkı sıkıya yapıştım. Kılıç giderek hız yapmaya başlamıştı. Bu beni gerçekten korkutuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatsızlar
ChickLitKavga seslerinden uzaklaşırken yolu yarılamış, sakin ve biraz da ıssız denebilecek bir sokağın köşesini dönmüştüm. Serin diye tabir ettiğim hava sokakta çok bina olmamasından mı kaynaklıdır bilmem birden derinden bir rüzgarla esmeye başlamıştı. Atkı...