11'Söylenti

151 69 0
                                    

Medya artık hocamız değil Mehmet vdvfdbfd

Naz...

"Naz bulduğun yeri göstersene ya." sınıftan Elif bütün bana yerini göster diye daraltmıştı. Ben onun bulduğu yere bakmak istediğimde :

'Prensip olarak yaptığım şeyleri göstermem canım'

Prensibine de! Neyse ben cici kız olduğum için küfür etmiyorum.

"Elif prensip meselesi ama?" onun lafını ona satmamla bozulmuştu. Dün yediğin hurmalar ne yaptı kızım sana?  Prensipli manyak!

"Aman be, göstermezsen gösterme. Sanki devlet sırrı."

"Belki devlet sırrı? Sanki gördün de yorum yapıyorsun sende. Sal Elif beni ya!"

"Ne halin varsa gör ya!" sonunda peşimi bırakmıştı. İnsanların not için bu kadar deli olmasını anlamıyordum. Bana kalsa geçsem yeter valla. Fazlasında gözüm yok benim. 

Sırt çantamı da alıp sınıftan çıkmıştım. Cafeye geçip bir kahve bir de sıcak çikolata alıp Mehmet'in odasına doğru yol almıştım. Bu sefer kahvesine şeker katmamıştım.

Ona hala ismiyle hitap etmek tuhaf hissettiriyordu. Onun hoca olduğu gerçeğine inat aramızdaki bu şey bu aralar beni düşündüren tek şeydi. Tamam benimle ilgileniyor ve bunu belli etmekten de geri kalmıyor ama devamında ne olacak bilmiyorum. Ben an insanı değildim ve o hayatıma girdi artık anlık yaşıyordum.

Karışık düşüncelerimle beraber gelmiştim kapının önüne. Tam kapıyı açacaktım ki yükselen sesle yerimde kalmıştım. Birisiyle mi kavga ediyor? Kavgasını muhtemelen telefonuyla yapıyordu çünkü ondan başka ses yoktu.

"Senin benimle derdin ne?!" sen dediğin kim ya?

"Bir bırakmadın yakamı!" yakanı kim bırakmıyor senin ya? Nolur erkek olsun, amin.

"Sakın deneme bile! O zaman yaptıklarımdan ben sorumlu olmam Gülfem!" abi bu kadında bir şey var ya! Tanıştığım gün sezmiştim. Fena bölüm sonu canavarı gibi kadındı.

"Benimle uğraşma Gülfem, senin iyiliğin için söylüyorum." konuşma bitmiş olacak ki ses kesilmişti. Gülfem meselesini sonra düşünecektim. Şimdi içeriye girebilirim en azından. Ayağımla kapıya vurduğumda içeriden gir sesi çıkmıştı. Girebilsem girerim zaten! Tekrar vurduğumda ise sert bir şekilde açılmıştı. Kendi göz hizasında bir şey bulamayınca aşağıya doğru bakıp beni görmüştü. Kırıldım.

Beni görmesiyle sinirli olan yüzü biraz olsun yumuşamıştı.

"Gir içeriye." kenara çekilip geçmem için yol vermişti. İçeriye geçip koltuklardan birisine oturdum. Kahvesini önüne koyarken bende sıcak çikolatamı içmeye başlamıştım. O kendisi yerine oturur diye kahvesini masasına koymuştum fakat yine o günkü gibi sehpaya oturup bacaklarımı bacaklarının arasına almıştı. Masadaki kahvesini alıp gözlerimin içine bakarak içmişti. Bu sefer tadını beğenmiş olacak ki yüzünden okunuyordu.

"Nasıldı günün?" 

"Bütün gün sınıftan bir kızla uğraştım sadece. Ay bulduğum mekanı öğrenmek için çatladı ya, görmen lazım. Normalde gösterirdim de kız uyuz. Kendisi bana bulduğu mekanı göstermemişti. Ne yapacaktım mekanın aynısını mı yapacaktım sanki? Salak mıyım ben ya? Hem zaten benim bulduğum mekan eminim ondan daha iyidir. Ne güzel cafe bulmuşum ben. Senin mekanına kaldım sanki!" taramalı tüfek gibi dalmıştım ben. Eğer bana şu an bu kadar güzel bakmasaydı kesinlikle yediğim yemeğe kadar anlatırdım. Ya bu adamın gözleri neden bu kadar güzel?

"Durdun, devam etsene." sen öyle bakarsan nasıl devam edeyim ben? Sanki eşsiz bir şeye bakıyor gibiydi.

"Öyle bakmazsan merak etme yediğim yemeğe kadar anlatırım ben zaten. Hem sen anlat, senin günün nasıl geçti?" 

"Nasıl bakıyormuşum sana?" yüzlerimizi yakınlaştırıp gözlerini ayırmazken önde olan at kuyruğumu nazik bir şekilde arkaya atmıştı. Ben ona hipnoz olmuş vaziyette bakarken Mehmet'in bu halim hoşuna gitmiş olacak ki gülmüştü. Geri çekildiği halde bile gülmeye devam ediyordu.

Allah'ım az önce ne oldu lan?!

"Bende seninki gibi bir şey olmadı. Derslerin bitmesini bekledim ki şu anı yaşayabileyim." yahu bu adam iyi yürüyordu hoş yürüyordu da arada abana haber mi verse? Keza bir gün kalpten gidersem sebebi bu adamdır! Benim kalbime zoru var adamın ya!

"Ne güzel ne güzel..." diyecek bir şey bulamadığımdan saçmalamamak adına konuyu kapatmıştım. Saçmalama  konusunda gerçekten bir dünya markasıydım.

"Bugün işe gidiyorsun değil mi?" ay evet! Bugün benim ilk iş günüm olacaktı. Mehmet hatırlatana kadar bu kadar heyecanlı olduğumu anlamamıştım.

"Ay evet, ilk iş günüm bugün." 

"Çıkışta beraber geçeriz." sende m geleceksin? Gelme ya! Heyecandan yanlış falan yaparım ben kesin!

"Ben giderim ya , yorma yani kendini. İşin falan vardır yani bilemem de."

"İşim olsaydı teklif etmezdim güzelim. Çıkışta arabanın yanında beklersin beni sen." itiraz istemediği ses tonundan belliydi. Hoş zaten çalan telefonumla itiraz etme şansım da olmamıştı. Arayan annemdi.

Anne kızın olduğunu hatırladın valla, helal olsun!

"Annem hatırladın beni ya sonunda!" sitemle söylediğim şeye Mehmet gülmüştü. Gülme oğlum! Anam duyarsa yanarım ben.

"Kızım bu kadar hayırsız olmasaydı arardım da neyse hadi. Nasılsın kızım, napıyorsun?" Ne mi yapıyorum? Şu anki halimizi düşündüm de bunu annem bilmese de olur aslında. Can sağlığım için canım.

"Okuldayım anne ne yapabilirim? Sen ne yapıyorsun?" yalan söylemedim ama.

"Bıktım kızım ben bu abinden! Hayırsız evlat gerçekten! Ben ne günah işledim de böyle bir çocuk çıkardım anlamıyorum?" annemin isyanları başladıysa sonu gelmeyecek bellidir. Abim cidden çekilmesi zor bir adamdı. Gıcık huyları ve pasaklı olması evdeki herkesi bıktırsa da abim bozuk çıkmış. Sonradan düzelme olmadı. Keşke zamanında satsaydınız abimi. Adamlar kaç dönüm teklif etmişler bir de ya!

"Ben dedim size ama. Abimi zamanında verecektiniz. Ne güzel fındık ağası olurdum bende." Mehmet şaşırmıştı dediklerime. Ne sandın oğlum? Abimi satmak mantıklıydı bir kere.

"Çöpe atmak lazımdı da neyse kızım. Sen ne zaman gelmeyi düşünüyorsun?" iki aydır memleketime gidememiştim. Yol çok uzun ne yapabilirim ki?

"Annem dönem bitsin damlarım yanına merak et-" Mehmet'in elimi tutmasıyla cümlemi tamamlayamamıştım. O parmaklarımla oynarken nefesimi tutmuştum.

"Anne benim acil işim çıktı kapatıyorum." Telefonu kapattığım gibi bana masum masum bakan adama döndüm.

"Ya telefonla konuşuyorum ama. Sen öyle şey etme."

"Masum masum oturuyorum burada ben." kendisi de biliyor ne yaptığını da masum ayağına yatıyordu işte. Telefonumun tekrardan çalmasıyla çantadan çıkarıp arayana baktım , Alev'di. Benim burada olduğumu tek o biliyordu. Ev arkadaşlarıma söylemek içimden gelmemişti bir an nedensiz bir şekilde. Daha fazla onu bekletmeyip açmıştım.

"Naz çok kötü bir şey oldu. Az önce arkada kızlar konuşurken duydum. Mehmet hocanın öğrencilerden biriyle ilişkisi var diye konuşuyorlar. Kimden duyduklarını öğrenmeye çalıştım fakat öğrenemedim." Mehmet ne oldu der gibi bakıyordu.

Konuşacak halim kalmamıştı ki benimde...

Kodların ArdındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin