Medya Mehmet
İlahi bakış açısı...
Aile...
Aile kavramı her haneden haneye değişiyordu aslında. Kimisine göre bir soba etrafında bir tabaktan yemek yenilere kalkılan sofralar, kimilerine göre de bir düzen içerisinde olan masada oturtulmuş insan topluluğu... Samimiyet, sıcaklık ,sevgi ve sadakat olmadan olur muydu o aile? Olsaydı nasıl olurdu?
Mehmet gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı tekrardan. Zile basmak için elini kaldırdı fakat basamadı. İçeride olacaklar içerisinde yer almak istemiyordu tekrardan. Burada olmak yerine Naz'ın yanında olmak istemişti. Cafede oradan buraya koştururken onu izlemek istemişti... Fakat gidemedi, burada olmak zorundaydı...İstemese de zile basıp kapıyı açmalarını bekledi ve kapıyı evin çalışanlarından birisi açmıştı.
"Hoş geldiniz Mehmet bey, alayım montunuzu." montunu çalışana verip içerdeki kalabalığa doğru yürüdü. Diğer elindeki paketi sımsıkı tutup soğukkanlılığını korumaya çalıştı.
O evde bugün kutlama vardı ve Mehmet'te o kutlamaya katılmak zorundaydı, aile olmak bunu gerektirirdi.
İçerideki kalabalık onu henüz fark etmemişti ki küçük yeğeni onu görene kadar. Ece dayısını görmesiyle koşarak ona sarıldı. Mehmet yeğenini kucağına alıp sımsıkı sarıldı. Yeğenine çok bağlıydı, onun için o kadar değerliydi ki Ece bütün aile bunun farkındaydı da.
Füsun hanım evladına özlemle bakıyordu. Özel bir gün olmadığı sürece eve adım bile atmayan oğulları... Füsun hanım sarılmak için adım atıyordu ki Mehmet engellemişti yine. Üzgün bakışlarla geri döndü yerine Füsun hanım.
"Hoş geldin oğlum, otursana." bir şey demeyip tekli koltuğa oturdu kucağındaki yeğeniyle beraber.
"Dayı görmen lazım kocaman bir pastam var benim. Üzerinde sevdiğim bütün insanlar da var. Hatta Barbie bile var. Çok güzel dayı." heyecanlı konuşması ona Naz'ı hatırlatmıştı. O da bir şey olduğunda heyecanla anlatır, gözleri parlardı.
"Görürüz birazdan güzelim." ev halkı gergin ortamda nasıl konuşacağını bilmez şekilde dururken ona kızgın bakan tek bir kişi vardı sadece , Fatih DARICA. Torununa karşı kızgınlığı hala geçmemiş üstüne aralarında büyük bir buz dağı olmuştu.
"Nasılsın oğlum, işlerin nasıl gidiyor?" Füsun hanım ne olursa olsun oğluyla bu kısıtlı vakti değerlendirmeye çalışıyordu. Mehmet ne kadar izin verirse tabii.
"İyiyim idare ediyorum işte. "
"Bize sormak yok herhalde!" Fatih DARICA sinirli bir sitemle sormuştu sorusunu. Ne kadar kızsa da etse torununda kendi gençliğini görüyordu. Deli kanı, hırsı, inadı onun gençliğiydi adeta.
"Kimseye sormadım, sana özel durum yok." Fatih bey cevap vermeyip bastonunun üzerinde bulunan aslan desenine odak kesilmişti. Torunu her zamanki gibi herkese kısa cevaplarla diyeceklerini unutturuyordu.
Ortamdaki sessizliği telefon sesi bozmuştu. Arayan Naz'dı. Mehmet yeğenini kenara oturtup bahçe kapısından arka bahçeye çıktı. Arkasına son kez bakıp telefonu açmıştı.
"Efendim güzelim."
"İyi misin?" sorusu onu afallatmıştı. Hissetmiş miydi gerçekten de?
"İyiyim de bir şey mi oldu Nazlı sevgilim?" ona ilk defa bu şekilde hitap etmişti. İkisinin de kalbi ağızlarında atarken hallerine gülümsemişti Mehmet. Liseli aşık gibi demişti içinden Mehmet ve evet dediği gibiydi.
İkisi de bu duyguları ilk defa birbirlerinde tadıyordu. Birinin ilk sevgilisi diğerinin de ilki olmamasına rağmen yeni yani öğreniyorlardı bunları.
"İyiyim de içime bir anda bir sıkıntı düştü de aramak istedim. Bir şey değil mi Mehmet?" eve girdiğinden beri üzerinden atamadığı gerginliği sevgilisiyle konuştuğu an tüm negatif duygular uçup gitmişti. İmkanı olsa şu an bu evden çıkar anında sevgilisinin evine giderdi.
"Sıkıntı olmasın o yüreğinde... Güzelim benim gitmem lazım yarın görüşürüz tamam mı ?"
"Olur, iyi geceler... sevgilim." yüzüne kapanan telefonu bile umursamamıştı o an Mehmet. Tek düşündüğü ona sevgilim demesiydi. Yüzündeki sırıtmayı istemese de yok ederek içeriye tekrardan girmişti.
Salondaki kişi sayısı aynı değildi bu sefer. Gelen istenmediğini bilse de vaz geçmeyen Gülfem'di. Gülfem yine farklığını ortaya koyup cesur giyiminden vaz geçmemişti. Mehmet'in ablasının yakın arkadaşı olduğundan burada olmasına bir şey diyemiyordu. En azından erken çıkmak için artık bahanesi vardı.
Yanına gelen yeğeniyle tüm dikkatini ona vermişti.
"Dayı hadi gel mumları beraber üfleyelim. Beni kucağına alır mısın?" küçük kızın isteğini kırmayıp kucağına almıştı. Büyük pastanın yanına gidip yerlerini almıştı. Aile üyeleri de yerlerine geçip kutlamaya başlamıştı.
Küçük Ece mutlulukla dayısının kucağında mumları üfledikten sonra koşarak hediyelerine bakmaya gitmişti. Herkes ,gecenin geri kalanında sakin sakin vakit geçirirken Mehmet'se oturmuş gecenin bitmesini bekliyordu.
"Mehmet oğlum sen bu okulun oradaki evi mi kiraladın?" Mehmet'in sıkılgan tavrı anında değişmişti.
"Evet kiraladım da sen nereden biliyorsun?" aslında sorunun cevabını biliyor fakat sormaktan geri kalmamıştı amcası Fuat beye.
"Geçenlerde bizim emlakçıya gittim de o dedi . Eve üç öğrenci yerleşmiş bildiğim kadarıyla." Mehmet' in Naz'ı ailesi tarafından bilinme düşüncesi germişti . Ev aradıklarını biliyordu ve öylece boş duramazdı. Okuldan herhangi bir öğrenciyi ayarlayıp ev işini çözdürmüştü. Naz için yapacaklarının sınırı yoktu ve bunun o da farkındaydı.
"Kendi evimi kiraladığımı söylememe gerek yok diye düşünüyorum." Mehmet'in sert tavrında kimsenin bir şey demesine izin vermediğini net anlaşılıyordu.
"Haklısın evlat da bu aralar bir iş var galiba sende . Avukatlar geçen karakoldaymış. Bir sorun varsa beraber çözelim evlat." Fuat bey her zaman aynıydı. Sağlam yere oynardı oyununu. Elbette biliyordu Naz'ı fakat belli etmek için daha zamanı gelmemişti onun kafasındaki plana göre. Darıca ailesinin erkekleri daima bir adım sonrasını düşünmek zorundadır. Onlar için kural kuraldır.
"Sorunum varsa hallederim kendim, gerek yok. Üstelik kendi şirketimden konuştuğum kişi için bir sıkıntı olduğunu düşünmüyorum. " daha fazla bu gergin ortamda durmak istemedi. "Benim gitmem gerek artık, Ece uyudu zaten." Mehmet ayağa kalkıp tam gidiyordu ki Gülfem yine çıkmıştı ön plana.
"Mehmet bende çıkayım seninle bekle beni. Herkese iyi akşamlar." onu duymamış gibi yapıp çıkmıştı evden. Gülfem her ne kadar bozulsa da yüzünden gülümsemeyi eksiltmeyip evden çıktı.
Mehmet'in arabaya bindiğini gören Gülfem hızlı adımlarla arabanın önünde durdu. Sinirle kapıyı açık bırakıp Gülfem'in yanına gitti. Sakin olmalıydı, o sakin bir adamdı. Ev halkı kapıda ikisinin ne yapacağını izlerken Mehmet bir evin girişindeki ailesine bir de karşısındaki kadına baktı.
"Çekil şuradan Gülfem! "
"Mehmet artık konuşmamız gerekmiyor mu sence?"
"Gülfem sakin davranıyorum diye yüz bulma! Çekil şu arabanın önünden!"
"Ne yaparsın? Ezer misin beni? Çekilmiyorum konuşacağız."
"Sen kendin konuş!" Mehmet arabasına binip çalıştırdı. Gülfem her ne kadar tedirgin olsa da yerinden hareket etmeyip Mehmet'ten gözlerini ayırmadı. Ondan korkuyordu çünkü ne yapacağını kestiremezdi.
Mehmet sert bir manevrayla sağa kırıp Gülfem'in arabasına çarparak çıkmıştı oradan arkasından şokla bakan ailesi Gülfem'i geride bırakarak.
Bir eliyle direksiyonu tutarken bir eliyle de sevgilisine mesaj atmaya çalışıyordu.
Mehmet: Buluşalım mı?
Naz: Olur eve geçiyorum ben, konum atıyorum.
Buralarda güzel yerler var
Hemen gelen cevapla arabasını sevgilisinin evine doğru sürmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kodların Ardında
ChickLit**"Kodlarda Gizli Sen "**, bilgisayarın soğuk dünyasında doğan sıcak bir aşkı anlatan bir masal. Naz, kodların dilini çözerken Mehmet'in kalbinin kodlarını çözmeye başarabilecek mi? Şiirin dokunuşunu hissedebilecek mi? Yoksa duygularını ifade etmek...