Medya Mehmet
Naz...
Mehmet iyi değildi.
Hem de hiç iyi değildi.
Bir eliyle direksiyonu tutarken diğeriyle de elimi tutuyordu. Sakin durmaya çalışıyordu fakat kafasının içinde bir mahkeme olduğu belliydi. Ne olduğunu sormak istiyordum fakat dün akşam gibi yine soruyu geçiştirecekti. O yüzden sorularım içimde kalmıştı. Ne oldu bu adama bir günde de bu kadar düşünceli oldu?
"Nereye gidiyoruz?" bugün hafta sonu olmasıyla beraber çalışmıyorduk. Normalde ders çalışacaktım ama Mehmet'in dün akşamki o yorgun ve dağılmış ifadesi sonrasında bugün için yaptığı programı iptal edemezdim. Şimdiyse şehirden uzak bir yere doğru gidiyorduk. Ne kadar ısrar etsem de söylememişti Mehmet nereye gittiğimizi.
"Geldik in hadi." lan ben içimden konuşmamı bitirmemiştim ki! Neyse.
Arabadan inip etrafa baktım. Burası gerçekten mükemmeldi. Ormanın içerisinde dere kenarına gelmiştik.
Mehmet bagajdan eşyaları çıkarıp dereden karşıya geçirirken bense etrafı izlemiştim. O kadar güzeldi ki burası aşık olmuştum. Bazen ders çalışmamak da güzel olabiliyormuş.
"Beğendin mi burayı?" eşyaları taşıması bitmiş olacak ki Mehmet yanıma gelmişti. Ayakkabılarını çıkarıp pantolonunu dizine kadar sıyırmıştı. Buz gibi havada üşümüyor muydu bu adam?
"Bayıldım burası çok güzel Mehmet."
"O zaman gel yerimize oturalım." Mehmet'in beni bir anda kucağına almasıyla tiz bir çığlık atmıştım. Dereden beni kucağında geçirmişti!
Adama soğuk işlemiyor gerçekten de!
Derenin içerisinden çıktıktan sonra kamp sandalyelerinden birisine oturttu beni. Kendisi de yanımdaki kamp sandalyesine geçip kenardaki havlu ile ayağını kurulayıp botlarını giydi. Tekrar ayağa kalkıp çantadan olta takımı çıkardı. Balık mı tutacaktı dereden?
"Ben olta takımını kuruyorum sende otuyorsun , anlaşıldı mı ?"
"Bende bir şeyler yapsaydım?"
"Hayır bugün her şey benden. Sende keyfini çıkarıyorsun, anlaşıldı mı ?" canıma minnet. Olumlu anlamda başımı sallayıp arkama yaslanıp onu izlemeye başladım.
Olta takımını kurup taşlarla destek alarak sabitlemişti. Bu sefer de diğer poşetten mangal takımı çıkarmıştı. Mangalı hazırlarken onun gizli gizli fotoğraflarını çekmiştim. Canım sıkıldıkça bakardım bu fotoğraflara. Mangalın dumanı yavaş yavaş çıkarken 32 diş sırıtarak izliyordum onu. Manzaram mükemmel şu an.
"Manzara mükemmel değil mi?" onu izlediğimin farkında ve söylemekten geri durmuyordu da.
"Mükemmel yeşil manzarası buranın." ama ben ona istediğini vermedim. Dediğime gülerken ayağa kalkıp etraftan odun parçası toplamaya başlamıştı. O toplarken aynı zamanda da sohbet ediyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kodların Ardında
ChickLit**"Kodlarda Gizli Sen "**, bilgisayarın soğuk dünyasında doğan sıcak bir aşkı anlatan bir masal. Naz, kodların dilini çözerken Mehmet'in kalbinin kodlarını çözmeye başarabilecek mi? Şiirin dokunuşunu hissedebilecek mi? Yoksa duygularını ifade etmek...