Gemiye binmek için yapılan hazırlıklar sürerken Hyunjin, kuyruklunun herhangi bir yere ayrılmaması adına bizzat yanında duruyordu yanındaki dört yardımcı kaptanıyla beraber. Gerçi yardımcı kaptanlarının yanında durmasını onlardan özellikle kendisi istememişti.Jisung ve Chan, artık her nerdelerse, gittikleri yerden döndükten sonra kaptanlarına olanları bildirmiş, Chan pembe saçlıyla yaşadıklarını elbette açık açık kimseye anlatmamıştı, ardından kaptanlarının yanından ayrılmamışlardı.
Zaten kuyruklunun varlığını fark ettiklerinde oldukları yerden hareket edemeyecekleri kadar büyülenmişlerdi. Minho ve Changbin bile hâlâ olanların şokunu üstlerinden atamamışken şimdi Chan ve Jisung ikilisi şaşkınlıkla kuyrukluyu inceliyordu.
Beyaz saçlı ise üstündeki meraklı bakışlara ve uzun süredir ayakta olmaya daha fazla dayanamayacağını hissetse de kendini yere çökmemek için zorluyordu. Onun için yere çökmek, bir boyun eğmeydi. Gururuna dokunurdu bu yüzden ayakta durmaya zorladı kendini.
Jisung ise merakla yaklaştı zaten yanında duran Minho'ya. "Nasıldı kuyruğu? Aradığımız gerçekten o muymuş? Bunu kaçırdığıma inanamıyorum! Of Chan hyung!"
"Sanki isteyerek yakalandık..." diye söylendi Chan. Changbin bununla tebessümünü gizlemeye çalışırken kaptanının yanında dikilen kuyruklunun dizlerinin titrediğini fark etti. Tam ağzını açıp kaptanına söyleyecekken Hyunjin, "Adayı keşfedeceğim biraz..." dedi ve Changbin'in daha ağzını açamadan geri kapatmasına sebep oldu.
"Sen de benimle geliyorsun." diye devam etti Hyunjin usulca cümlesine. Kuyrukluya söylediği şeyle Changbin bir adım öne çıktı.
"Efendim, beni mazur görün fakat size eşlik edebilecek durumda gibi görünmüyor.."
Hyunjin beyaz saçlıya döndü ve bir süre bembeyaz, ince, titreyen bacakları süzdü ve ardından Changbine döndü, "O hâlde bana eşlik edecek duruma gelse iyi olur." dedi ve ilerledi arkasına bakmadan.
Kuyruklu da Hyunjin'in peşine düşmüş, önlerindeki ağaçlığa doğru ilerlemişti. Çıplak ayakları kuma batıp çıkıyor, onu huylandırıyordu. Her gün karaya ayak basmıyordu sonuçta, alışık değildi.
Bir süre ilerledikten sonra kıyıdan uzaklaşmış, adanın ortasında bulunan büyük, masmavi bir gölün yanına gelmişlerdi.
"Uzun süre dönmeyeceğiz, veda etmek istersin belki." dedi Hyunjin göle bakarken.
Ona şimdiye kadar binlerce lakap takılmıştı. Ve içlerinden hiçbiri kesinlikle 'merhametli' ya da 'düşünceli' değildi. Ama durup dururken kötülük yapan birisi de değildi.
Kuyruklunun kaşları hafifçe çatıldı fakat ne hareket etti ne de tek bir kelime. Hyunjin de onun konuşmayacağının farkındaydı zaten. Kendisi de konuşkan birisi değildi fakat kuyrukluyla bir yere kadar iyi geçinmeliydi. Sonuçta bu yolda ona ihtiyacı vardı. Aynı zamanda kritik bir dönemde durup dururken yeni düşmanlar edinmek elbette mantıklı bir tercih olmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
game of hearts
Fanfictionkaptanın bir amacı vardı ve bu amacı gerçekleştirmesi için de bir denizkızına ihtiyacı vardı |hyunlix