-Ailbert-
Uzun bir yolculuktan sonra tekrar başa dönmek can sıkıcı bir durum.Günlerce kamp kurduk ve gündüzleri at sürerek geçirdikten sonra Breanna'nın yaşadığı köye dönmek zorunda kalmak yorucu oldu.O kızı sevmiştim.Umarım nereye kaybolduysa biran önce ortaya çıkar çünkü o ortaya çıkmazsa Damian çıldıracaktır.Ve o huysuz adamı ne kadar sevsem de o halini görmek istemiyorum.Kimsenin isteyeceğini de sanmam.Ciddi anlamda korkutucu ve tehdit unsuru olarak algılanabiliyor.Bir insan gözlerinden ateş çıkarabilir mi ? Çıkıyormuş işte.
En son onu ne zaman bu kadar öfkeli -daha doğrusu yıkılmış- olarak gördüğümü hatırlamıyorum.Ailesini kaybettikten sonra duygularını kapatmış gibiydi.Daha önce onu bir kadına Breanna'ya baktığı gibi baktığına şahit olmamıştım bile.Onun kayboluşu Damian'ı sarstı.O kızı derhal bulmalıyım.Damian benim tek yakınım.Erkek kardeşimden farksız.Hiç sahip olmadığım ailem.Bu görev ona bir borcum.Şuan hayattaysam onun sayesinde.Bir çok defa ölümün soğuk pençelerinden kurtardı beni.Savaş meydanında ölümcül kılıç darbelerinden kurtuldum onun sayesinde.Bileğime her zaman güvendim ama düştüğüm her zorluktan onun yardımıyla kurtuldum.Ve şimdi ona borcumu ödemek zorundayım.
Köyü bulmam zor olmadı.Bir savaşçı yetiştirilirken yönler hakkında yanılmaması sağlanıyor.Geleceğiniz buna bağlı olabiliyor çünkü.Küçüklüğümden beri at sırtında yeni yerleri keşfettiğim için bu konuda diğer askerlerden daha tecrübeliydim.3 gün yolculuk yaptıktan sonra koskoca 1 günü durmadan at sürerek geçirmek kulağa çılgınca gelse de buna mecburdum.Ve ülkenin en iyi atlarından birini sürmek bu görevi daha da kolaylaştırmıştı.Yolculuk boyunca atıma acımasız davranmamak için 2 saat kadar mola verdim.Bu şekilde at sürmek savaşmaktan daha zor olabiliyormuş.Daha önce bu kadar uzun bir yolu kısa bir sürede kat etmeye çalışmamıştım.Mesafeler hep daha kısa olmuştu.
Köyün girişini gördüğümde sevindim.Nihayet biraz dinlenebilecektim.Şimdi asıl soru Breanna nereye gitmişti ? Vakit kaybedemezdim.Acil bir karar almak için kendimi onun yerine koydum.Babam mı arkadaşım mı ?
Daha önce arkadaşını tercih etmişti.Yine onu tercih edecekti.Umarım hislerim beni yanıltmaz.Ve zaman kaybetmeden Breanna'yı bulup Damian'a teslim ederim.Breanna'yı bulduğumuz eve geldiğimde aklımda hala sorular vardı.Onu bulamayacağımızı mı düşünüyordu acaba ? Damian yüzünden gitmiş olabilir miydi ?Nasıl bu kadar gözükara olabilirdi ki ? Haklılık payı da yok değildi.Hiçbir kadın Gleann gibi bir manyakla evlenmek istemezdi.Adam tam bir psikopat.Gerçi sorunun hala ne olduğunu bilmiyorum.Belki de başından beri bize rol yapıyordu.Kaçmak için hem bizim hem de Damian'ın güvenini kazanmak içindi her şey...Her şey çok gerçekçiydi.Ama ne olursa olsun Damian ona değer veriyordu.Benim burda olmamın en büyük sebebi buydu.
Atımı ağaca bağladıktan sonra evin kapısını çaldım.Biraz bekledim kimse açmayınca tekrar çaldım.Yine cevap yoktu.Evin penceresinden içeri bakmak için yan tarafa yürüdüm.İçeride kimse gözükmüyordu.Beklemek ve kapıyı kırmak arasında seçim yapmam gerekicekti.Sağduyulu tarafım ağır geldi ve bekleme kararı aldım.Çok yorgundum ve evin sahibi gelene kadar yere oturdum.
Gözlerimin ne zaman kapandığını ve uykuya daldığımı hatırlamıyorum.Ama göz kapaklarım açılıp hayatımda gördüğüm en güzel kadınla karşılaşınca hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını o anda bildiğimden eminim.Saçları iri dalgalarla omuzlarından beline iniyordu.Ve bir kaç teli diğerlerine meydan okur gibi gögüslerinin önüne gelmişti.Uzansam güneş sarısı saçlarına dokunabileceğimden emindim.Sanırım hepsi rüya olmalıydı.Birazdan uyanacaktım.
Ama sandığım gibi olmadı.İri mavi gözleri meraklı bir şekilde beni inceliyordu.Ve hafifçe üzerime eğilmişti.Onu gördüğümü fark ettiğinde hafifçe geri çekildi.Ve yüzü kızardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUYUCU
Historical FictionO...Gelmiş geçmiş en büyük savaşçı. Bir kadının aklını başından alabilecek delici mavi gözlere ve güneşle öpülmüş altın sarısı saçlara sahip yakışıklı bir şövalye. O..Aşkı tanımayan,sevgisiz büyümüş bir asker. Damian Leathan.. Bu bir İskoç şövalyeni...