Tek başıma kaldığım zamanlar benim için hep özeldi.Kendimi dinlemek ve hayallerimle başbaşa kalmak sık sık içinde olduğum bir durumdu.Kendime vakit ayırmayı seviyordum.Ama bu alışkanlığı bilinçli olarak elde etmedim.Ben hep yalnızdım.Evde onlarca görevli vardı.Babam ve bizi sık sık ziyaret eden önemli şahsiyetler de vardı.Çoğu zaman yalnız kalmak benim için ayrıcalık olurdu.Ama her şeye ve herkese rağmen kalabalıkların içinde hep yalnızdım.Bir kardeşim yoktu.Nerede olduklarına dair fikir sahibi olmadığım akrabalarımı saymıyorum.Çok uzun zaman önce -ben daha doğmadan- ailemle tüm ilişkilerini kesmişler.Babam her zaman annemle evlenmesinin hoş karşılanmadığını söylerdi ama hiçbir zaman bu konu hakkında derin bir sohbete girmemiştik.Neden akrabalarımızın olmadığını sorduğumda aldığım kısa bir cevaptan fazlası değildi.
Bana daha çok herkesten soyutlanmış bir hayatmış gibi geliyordu bizim hayatımız.Sanki birilerinden kaçıp yeni bir hayata başlanmış gibi.Çünkü asla geçmiş hakkında konuşulmazdı bizim evimizde.Bunu çok küçükken fark etmiştim.Babam sevdiği kadını kendi elleriyle toprağa verdikten sonra artık geçmiş onun için sadece acılarla doluydu.Ben hiçbir zaman böyle düşünemedim çünkü acıyı barındırdığı kadar mutluluğu da barındırır.Bana annemden bahsetmesini bu yuzden çok isterdim.Çünkü bana onu en iyi anlatabilecek kişi oydu.
İşte buradayım.Yapayalnız.Tek başıma bir odada kendi iç dünyamla başbaşayım.Ve elimde sadece umutlarım var.Birilerinin yokluğumu fark edip beni bu dipsiz kuyudan çıkarması için bekliyorum.Damian eminim kaçtığımı fark etmiştir.Ama beni bulabilmesi neredeyse imkansız.Her şeyin farkındayım.Belki de öldüğümü düşünmeye başlamıştır.Kurtuluşumun anahtarı onun ellerinde.
Gerçekten ona ihtiyacım olabileceğini düşünmemiştim.Kaçma kararı aldıktan sonra her şeyin farkındaydım.Her tehlikenin...Ama yine de şansımı denemek zorundaydım.Ömrüm boyunca sevemeyeceğim bir adamla olamazdım.Belki bu yuzden Damian'ın beni sevmesini bekledim.Ama o da taş kalpli bir savaşçı.Asla benim onu sevdiğim gibi beni sevemeyecek bir adam.Beni sadece beğenmiştir belki de.Ya da sadece Gleann'dan intikam almak istemiştir.Sanırım bu daha mantıklı.Ne olursa olsun ona şuanda ihtiyacım var.Ömrümü bu korkunç odada geçirmek istemiyorum.
Ben karanlıkta kendi kendime konuşurken kapı çaldı.Ve kilit sesini duydum.Yattığım yerden kalktım.Geleni görmek için gözlerimi kısmam gerekti.Karanlığa alışmıştım ama hala görmekte zorlanıyordum.İçeriye saçları beyazlamış, beyaz tenli ,yaşlı bir kadın girdi.Elindeki tepsiyi yatağımın yanındaki masaya yerleştirdi.Yüzünde hafif bir tebessüm oluştu.Yavaşça yanıma oturdu.
"Acıkmış olabileceğini düşündüm.Senin için tavşan eti getirdim kızım.Umarım beğenirsin.Aşçımız çok güzel yemek yapar.Yakında sen de alışırsın." dedi gülümseyerek.Sırtımı duvara dayadım.Bir yerlerden destek almaya ihtiyacım var.
"Bakın, beni iyi dinleyin lütfen.Ben burada kendi isteğimle kalmıyorum.Yani alışmam gereken bir şey yok.Çünkü en yakın zamanda burdan ayrılacağım."dedim son derece net bir şekilde.
"Bak güzel kızım.Burada isteğin dışında tutulduğunu biliyorum.Ama neden burada olduğunu bilmiyorum.Gleann bana hiçbir şey anlatmıyor.Senin burada tutulmanı ben de istemiyorum.Sana yardım etmek isterdim.Ama ne yazık ki edemem." dedi ve gerçekten samimi görünüyordu.
"Neden yardım edemezsiniz ? Benim bir ailem var beni merak edecek insanlar var.Ve eğer babam beni kaçırdıklarını öğenirse yapabileceklerini tahmin bile edemiyorum.Eğer beni şimdi serbest bırakırsanız söz veriyorum her şeyi unuturum.Lütfen bırakın gidiyim." dedim.Kendi sesim bana bile inandırıcı gelmiyordu.Ama işbirliği yapması için elimden ne geliyorsa yapmam gerekiyor.
"Güzel kızım,insanlar bir kaç gün içerisinde seni aramayı bırakacaklar.Çünkü senin hayatta olduğuna dair hiçbir gerekçeleri olmayacak." söyledikleri kulaklarımda çınlıyordu.Ve odaklanmak da zorlanıyordum. Gleann bunu daha önce de söylemişti.Ama tam olarak ne planladığından bahsetmemişti.Bir şekilde ne düşündüğünü öğrenmem gerekiyor.
"Hiçbir şey için geç değil.Eğer buradan çıkmama yardım edersiniz ben kendi başımın çaresine bakabilirim.Sadece çıkarken kapıyı kilitlemeyin bana yeter." dedim.Ve olumlu bir cevap bekledim.
"Üzgünüm,yapamam.Beni asla affetmez." Tam o sırada kapı ardına kadar açıldı.Ve içeri Gleann girdi.Siyah saçları karanlıkla işbirliği yapıyordu. Silüetini seçmekte zorlanmıştım.
"Seni kim affetmeyecek sevgili annecim ? " dedi neşeli ve meraklı bir sesle.Annesi olduğunu bilseydim kesinlikle yardım istemezdim.Ama biraz geç kalmıştım.Keşke ilk başta sormuş olsaydım.Yaşlı kadına cevap hakkı bırakmadan ayağa fırladım ve söze atıldım.
"Beni daha ne kadar burada tutacaksın Gleann.Er ya da geç burada olduğumu öğrenecekler.Ve bunun intikamını soracaklar sana.Hiçbir şey için geç değil.Bırak beni gideyim." dedim kararlı bir ses tonuyla.Bırakmayacağını biliyordum ama yine de şansımı denemem gerekirdi.Yüzünü annesine çevirdi.
"Beni müstakbel eşimle yalnız bırakır mısın ?" dedi ve hemen ardından yaşlı kadın dışarı çıkıp kapıyı kapattı.
"Dinle beni Breanna.Öncelikle her şey için çok geç.Bunu o güzel kafandan kazımanı istiyorum.Bir kaç güne kadar Damian cesedini bulmuş olacak.Ve herkes seni aramaktan vazgeçecek.Çünkü doğal sebeplerle ölmüş olduğun gayet açık bir şekilde ortada olacak.Ve kimse benden şüphelenmeyecek bile." dedi.Sesi oldukça sertti.Ve konuşurken siyah gözlerini gözlerime kenetlemişti.Bir adım daha yakına geldi.Bir adım daha..Aramızdaki mesafeyi arttırmak için geriye çekildim.Geriye bir kaç adım.Ama hala üzerime doğru geliyordu.Ve hala konuşmaya devam ediyordu.
"Senden sadece uslu bir kız gibi davranmanı istiyorum.Korkmana gerek yok.Seni öldürmeyeceğim.Sen artık benimsin sevgilim." dedi ve ben daha fazla kaçacak bir yer bulamadığım için duvar ve Gleann arasında sıkışıp kaldım.Kelimeler boğazımda kilitlendi.Ve ne diyeceğime dair hiçbir fikrim olmadan orada kalakaldım.Söyledikleri kanımı dondurmuştu.Sırf bana benziyor diye bir başkasını öldürmezdi öyle değil mi ? Bu kadar kötü bir kalbe sahip değildi.Kimse olamazdı.
"Yanılıyorsun.Babam öldüğümü öğrendiğinde cesedi görmek isteyecektir.Ve benim olmadığı anlayacak.İşte o zaman beni aramaya devam edecekler." dedim.Korkmuş gibi görünmek istemiyordum.Bu yüzden kaçmaktan vazgeçip saldırmayı karar verdim.Bu sefer üzerine yürüme sırası bendeydi.Ve gerçekten şaşırmış görünüyordu.Beklemediği aşikardı.
"Her şeyi planladım prenses.Ayrıca cesaretin bana ilham veriyor.Ama bana yakın olmak için bu kadar sabırsızlanmana gerek yok.Ortalık durulacak ve seninle evlendiğim zaman sana ait olacağım zaten.Sadece bekle." dedi.Ve yakışıklı yüzünden tiksinmeme sebep olacak kadar yakınıma geldi.Ve saniyeler içerisinde dudaklarım ve dudakları arasındaki mesafeyi kapattı.Şaşkınlğı üzerimden atar atmaz göğsüne yumruk attım.Ve bu onu sadece eğlendirmiş olacak ki kahkahası tüm odada yankı yaptı.
"Senden hoşlandım Breanna.Ama seni kazandım.Ne yaparsan yap benim olacaksın.Eğer seni öldürmüyorsam bir sebebi de güzelliğin.Daha önce kızıl saçlı bir kadın görmedimden emin olabilirsin.Ve bundan ciddi anlamda çok hoşlandım.İmkanın varken bunu kullanmanı öneririm." dedi ve tam çıkarken bana tekrar seslendi.
"Bu odaya fazla alışma.Yakında yanımda yatacaksın." dedi ve çarpık bir gülümsemeyle odadan çıkıp gitti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUYUCU
Ficção HistóricaO...Gelmiş geçmiş en büyük savaşçı. Bir kadının aklını başından alabilecek delici mavi gözlere ve güneşle öpülmüş altın sarısı saçlara sahip yakışıklı bir şövalye. O..Aşkı tanımayan,sevgisiz büyümüş bir asker. Damian Leathan.. Bu bir İskoç şövalyeni...