22.SIR PERDESİ

537 33 2
                                    

İngiliz Kral'ı Henry oğlu Arthur'u Breanna'nın babası Hector ile beraber iskoç topraklarına yolcu etmişti.Kendisi bir Kral'dı.Bir zamanlar sahibi olduğu bir ülkeye şimdi tek başına gidemezdi.Bir sürü düşman edinmişti.Ve bir zamanlar abisinin yönettiği topraklarda yaşayan insanları öldürtmüştü.Orada hoş karşılanmayacağını öğrenmesi için bizzat gitmesine gerek yoktu çünkü zaten bunu biliyordu.Bu yüzden oğlunu göndermişti.Daha gençti.Babasının yaptıklarının bedelini kimse ona ödetmezdi.Bunu içten içe biliyordu.Çünkü düşmanı Kral Robert asil bir şekilde savaşırdı.Ve savaşmıştı da.Oğluna ve yaşlı bir barona zarar vermezdi.

Arthur'a güveniyordu.İleride iyi bir prens olacaktı.Fazla iyi kalpliydi.Bu onun em büyük kusuruydu.Bu konuda annesine çekmişti.Annesi öldüğünden beri daha da iyilik meleği haline gelmişti.Ama yine de iyi bir askerdi.Ve o iyi bir asker olduğu kadar aynı zamanda iyi de bir politikacıydı.Düşmanlarının dilinden anlardı.Bu yüzden en güvendiği insanı düşmanına yollamıştı.Savaşmalarına gerek yoktu.Tabii ki bunu çok istiyordu.O yaşlı bunağı yerinden etmek ve o tahta oturmak için her şeyini vermeye hazırdı.Ama bu büyük bir hayaldi.Şimdilik ona tazminat ödetmek bile Kral Henry için yeterliydi.Ama sadece şimdilik.

Oğlu ve askerleri 1 hafta sonra burada olacaklardı.O zamana kadar Henry sabredemeyeceğini düşünüyordu.Bütün bu olaylar Henry'nin kafasını çok meşgul ediyordu.Yaşlı bir adamdı.Ama öleceği güne kadar intikamını almayı bekleyecekti.Eğer İskoç Kralı Robert ve adamları olmasaydı şuan iki ülkeye hükmediyor olabilirdi.Ama o herif ortaya çıkmıştı ve tüm halkı ayaklandırıp Krallığını elinden almıştı.Vahşi iskoçlara güvenilmeyeceğini bilip halkın daha büyük bir kısmını katletmeliydi.Askerleri zaten öldürmüştü.Ama eli kılıç tutan herkesi öldürmemişti.Sadece politikayla ilgilenen adamları ortadan kaldırmıştı.Ne yazık ki bu ülkeye tamamen hakim olmak için yeterli olmamıştı.

Prens Arthur Tudor iskoç topraklarına girer girmez bir grup asker onlara eşlik etmeye başladı.Aslında bu daha çok göz dağı vermek olarak da nitelendirilebilirdi.Arthur korkak bir adam değildi.Ama nerede durması gerektiğini bilecek tecrübeye de sahipti.Bu yüzden sadece güvendiği bir kaç askerini yanına almıştı.Sadece 10 kişiydiler.Buna Hector da dahildi.Sayıca az oldukları için askeri gücünü değil siyasi gücünü kullanacaktı.Onlara eşlik eden askerlere aykırı davranışlar sergilemeden kral'ın şehrine geldiler.Kral Robert onların geleceğinden son anda haberdar edilmişti.Ve büyük salonda onları bekliyordu.Bu beklenmedik olay karşısında askerler ve kral ne yapacaklarını şaşırmışlardı.

Saraya adımlarını atar atmaz bütün silahlarını bırakmak zorunda kaldılar.Arthur ve adamları sorun çıkarmadı.Ama bu iş gerçekten rahatsız ediciydi.Hector adeta ateş püskürüyordu.Buraya savaşmak için olmasa bile intikam için gelmişti.Askerlerin kılıçları olmadan nasıl intikam alacaktı ? Yaşlı adamın yüzü pancar gibi kızarmıştı.Neredeyse Arthur'un saçlarıyla aynı renkteydi.

Silahlarını bıraktıktan sonra salona girdiler.Kral tahtında oturuyordu.Ve bir eliyle gelenlere masayı gösterdi.Oldukça sakin görünüyordu.Anlaşılan Robert da Arthur gibi tedbiri elden bırakmadan siyasetçi kimliklerini sergilemek istiyordu.Arthur içeri girer girmez tüm dikkatler ona çevrildi.Özellikle sarayda görevli kadınlar ve genç kızlar pür dikkat yakışıklı prense bakıyordu.Arthur bu ilginin farkındaydı.Ama dikkatini birazdan yapılacak olan konuşmaya verdi.Ve masaya oturdu.Hemen karşı hizasına Kral Robert geçti ve diğer askerler geri kalan yerlere oturdular.

"Sizi bu kadar çabuk beklemiyorduk Lordum." Dedi Robert.Sesi kibar geliyordu ama bakışları bunun tam aksini kanıtlıyordu.

"Geç bile kalındı.Bu konuşmayı Breanna buraya zorla getirilmeden önce yapmış olmalıydık.Böylece Breanna kaybolmamış olurdu." Dedi Hector.Kendine hakim olamamış ve söze atlamıştı.Yaşlı adam hala kıpkırmızıydı.Ve sakinleşmesi zor görünüyordu.Kızını hala hayatta olduğunu sanıyordu.

KORUYUCUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin