Alex telaşa kapılmamak için yıllarca bunun eğitimini almıştı.Ama değer verdiği bir insanın yerde acıyla kıvranmasına tahammül edemiyordu.Ailbert'in sırtındaki oku fark ettiğinde kıpkırmızı oldu.Bunu kim yapmış olabilirdi ki ? Soru cümleleri zihninde küçük çaplı bir kaosa sebep olmuştu.Düşüncelerinden sıyrılıp Ailbert'e yardım etmesi gerekiyordu.Hemen Ailbert'in nabzını yokladı.Hala nefes alıyordu.Derin bir nefes aldı.Rahatlamıştı.Yarası ilk bakışta yerde büyük bir kan göletine sebep olduğunu için oldukça ölümcül geliyordu göze.Ama yarasını incelediğinde okun sırtından belinin yan tarafına isabet ettiğini gördü.Eğer yeteri kadar hızlı olursa onu iyileştirmesi için bir hekim bulabilirdi.
Hiç denecek kadar az tıbbi bilgisi vardı.Kendisi müdahale edemezdi.Bir yandan bunun kimin yapmış olabileceğine dair fikirler üretirken bir yandan da Ailbert'e nasıl yardım etmesi gerektiğini düşünüyordu.Aklına gelen bütün olasılıkları hesapladı.Ailbert'i tek başına bırakamazdı.Neredeyse bayılmak üzereydi.Ve acı bir şekilde inliyordu.Asker Ailbert'i yerden kaldırdı.Ve kendi atına oturttu.Tüm gücünü kullanmıştı.Bir yanda arkadaşının sarsılmaması için çabalarken bir yandan da olabildiğince hızlı gitmeye çalışıyordu.
Yolu zaten yarıladıkları için en yakın köye kısa sürede ulaşabildiler.Yolda çiftçilerden birkaçına rastladılar.Ve daha fazla acı çekmemesi için Ailbert'i atın çektiği iki tekerlekli arabaya yatırdılar.İki yaşlı çifçi ve üç tane de küçük çocuğun önünde haraket etmek kolay değildi.
Her şey öyle hızlı gelişiyordu ki yaşlı adamlardan biri hekimi çağırmak için köy merkezine gitti.Geri geldiğinde yanında hekim ve genç bir kız vardı.Hekim tanıdığı diğer tüm hekimler gibi yaşlı bir adamdı.Yanındaki kız ise oldukça gençti. 15-16 yaşlarında görünüyordu.Kıvırcık kahverengi saçları beline kadar geliyordu.Kahverengi gözleri telaşla parlıyordu.Yaşlı hekim Ailbert' e kısa ve keskin bir bakış attı.Yüzündeki ifadeden durumun ciddi olduğu anlaşılıyordu.Alex'e dönüp evinin yakın olduğunu söyledi ve Ailbert'i herkesin yardımıyla hekimin evine götürdüler.
****
Damian ve Hector Breanna'nın mezarını ziyaret etmişlerdi.Damian bir babanın kızı için döktüğü yaşlara dayanamamıştı.Genç savaşçı aşık olduğu kadın için haftalardır gözyaşı döküyordu,içi acıyordu,kanıyordu.Ölecekmiş gibi hissedip nefes almaya devam ediyordu.Onu tanıdığı süre çok kısa olmasına rağmen hayatında kimseye bağlanmadığı kadar ona bağlanmıştı.Eğer kendi kanından biri,tek ailesi hayata gözlerini yummuş olsaydı içindeki acı hiç dinmezdi.Yaşlı adama bu yüzden acıyordu.Onun için üzülüyordu.Hector'u kızının mezarının başında ağlarken gördüğü zaman Breanna'yla yaşadığı her an yeniden canlanmıştı.Ve acı öyle tahammül edilemez olmuştu ki daha fazla orada duramadı.Bu acı hiç dinmeyecek gibiydi.İçi parçalanıyordu ama elinden hiçbir şey gelmiyordu.Yavaşça mezarlıktan uzaklaştı ve ormanın içine doğru yürümeye başladı.Kendisiyle başbaşa kalması gerekiyordu.Sakinleşmek için zamana ihtiyacı vardı.
Hector kızıyla son kez vedalaştıktan sonra Damian'ın yanına geldi.Yaşlı baronun gözleri acı bir kırmızıya bürünmüştü.Damian yaşlı adamın yüzüne baktığı zaman acının somut bir hal aldığını gördü.Hector Damian'ı askerlerden daha da uzaklaştırdı.Hiçkimse konuşmuyordu ama kelimelere ihtiyaç da duymuyorlardı.Beraber bir müddet yürüdüler.Hector kısık sesle konuşmaya başladığında Damian dikkatini yaşlı adama çevirdi.Ve kendi düşüncelerinden sıyrıldı.
"Karım Breanna'nın doğumunda vefaat etti.Hayatımın aşkını kendi ellerimle toprağa verdim.Bir daha hiçbir şeyin canımı yakamayacağını düşünürdüm.Hiçbir acının daha fazla acıtamayacağını...Breanna benim canımdı.Sahip olduğum her şeydi.Şimdi tek başımayım.Yapayalnızım.Bu acı hiç geçmeyecek biliyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUYUCU
Historical FictionO...Gelmiş geçmiş en büyük savaşçı. Bir kadının aklını başından alabilecek delici mavi gözlere ve güneşle öpülmüş altın sarısı saçlara sahip yakışıklı bir şövalye. O..Aşkı tanımayan,sevgisiz büyümüş bir asker. Damian Leathan.. Bu bir İskoç şövalyeni...