Breanna babasının borçlarının olduğundan habersizdi.Evlendirileceğini tahmin ediyordu 20 yaşındaydı.Ve annesi onun yaşındayken çocuk sahibi olmuştu.Babasının onu evlendirmek istemesi beklenmedik bir olay değildi.Ama kendi borçları yüzünden kızını hiç tanımadığı bir ülkeye gönderip iskoç bir şövalyeyle evlendirilmesine göz yumamazdı.Ayrıca Kral Robert Bruce'un ne kadar gaddar bir adam olduğunu herkes bilirdi.Onun emrinde olan şövalyelerin de Krallarından bir farkı olamazdı ki...Keşke başına gelecekleri mektuptan değil de babasından öğrenseydi.
Bu talihsiz olay onu üzüyordu.O aşık olduğu adamla evlenme hayalleri kurmuştu.Mutlu bir yuvası olsun istiyordu.Sevmediği bir adam onu mutlu edemezdi.Keşke babası Kral'a karşı itiraz edebilse...Belki o zaman kendi topraklarından ayrılmak zorunda kalmazdı.Ancak babası sadece İngiliz bir soyluydu bu yüzden Kral'a karşı gelemezdi.İskoç ve İngilizlerin arasında her zaman soğuk duvarlar vardı.Ve yüzyıllardır bu duvarlar aşılamamıştı.Ayrıca onların topraklarında yaşıyorlardı bu yüzden itiraz edemezdi.
Odasının duvarları üzerine gelmeye başladığında bir karar vermek zorundaydı.Bu evden ayrılmalıydı.Askerler çoktan yola çıkmıştı onlar geldiğinde burda olamazdı.Eşyalarını toplamak için hizmetlilerden bez çantasını getirmelerini rica etti.Zaman kaybetmemek için alt kata inip babasıyla konuşmak istiyordu.Koşa koşa indi merdivenlerden.
Babası pencerenin önünde durup dışarıyı seyrediyordu.Annesi öldüğünden beri onu hep burada bulurdu.Kendi dünyasına dalarak gözleriyle uzakları seyrederdi.Onu ne zaman böyle görse Breanna'nın içini özlem ve hüzün kaplardı.Bir de pişmanlık.Annesinin ölümü yüzünden yıllarca kendisini suçlamıştı.Çünkü Breanna'nın doğumu esnasında can vermişti.Hiç tanıyamadığı annesini hep babasından dinlemişti.İşte bu yüzden babası onun sahip olduğu tek akrabasıydı.Ona her zaman şevkatle yaklaşıp kızına tüm sevgisini vermişti.Ama şimdi eli kolu bağlıydı.Toplayamadığı vergiler yüzünden kızının tüm dünyası yıkılmak üzereydi.
"Baba ! Mektubu okudum."Bir çırpıda söyleyiverdi.Babası geldiğini görmediği için yerinden sıçradı.Ve kızına doğru döndü.Breanna yaşlı adamın gözlerinin dolduğuna şahit oldu.Onu böyle üzgün görünce üzülmüştü.Ama tavrını yumuşatamazdı.
"Biliyorum güzel kızım.Günlerdir konuşmuyorsun benimle.Odandan dışarı çıktığın da yok.Her şeyi açıklayabilirim.sana özür borcum var ama bu hiçbir şeyi değiştirmeyecek.Bir kaç gün sonra askerler burada olur.Umarım beni affedebilirsin."Son cümlesini söylerken Breanna'nın yanına gelmişti ve ellerini tutmak için uzandı.Yaşlı adam son günlerde zayıflamış olacak ki yeşil gözleri çökmüştü.Breanna onu üzmek istemiyordu.Ve sinirleri yavaş yavaş yatıştı.
"Gitmek istemiyorum baba.Herkes iskoç erkekleri ve Kralları hakkında konuşuyor.Çok kötü söylentiler var.Ben korkuyorum.Hem hiç gitmediğim bir ülkede nasıl yaşayacağım.Seni ve Cathy'yi göremeyeceğim."Breanna ağlamamak için göz yaşlarına hakim olmaya çalışıyordu.Ama daha fazla dayanamayacaktı bu yüzden ellerini babasının ellerinden çekti.Ve hızlı adımlarla odasına çıktı.
Odasına geldiğinde yatağının üzerindeki bez çantasını aldı.Ve tüm eşyalarını yerleştirmeye başladı.Burada kalamazdı.Çocukluğundan beri sahip olduğu tek arkadaşı Cathy'ye gitmeyi planlıyordu.O ve annesi Breanna'yı çok severdi.Hiç tanımadığı bir adamla evlenmesine göz yumamazdı.Onlara güveniyordu.
Eşyalarını yerleştirdi ve alt kata indi.Kimseye bir şey söylememişti.Ama babasına mektup bırakmıştı.Onun yokluğunu farkettiğinde nerede olduğunu anlayacaklardı.Ama en azından denemiş olurdu.Kapıyı yavaşça açtı.Ve son süratle ahıra doğru koşmaya başladı.En sevdiği atı Winter'ı alarak onu ahırdan çıkardı.Çantasını bağlayıp eğersiz atına bindi.Babası ona ata binmeyi öğrettiği için ilk defa kendini bu kadar şanslı hissediyordu.Zaman kaybetmeden atını ilerideki kasabaya doğru sürmeye başladı.
Cathy'nin geleceğinden haberi yoktu.Ona mektup yazmak istemişti ama mektubun ona ulaşması günler sürerdi.Zamanı yoktu.Atın hızını yavaşlatıp dikkatli bir şekilde yola devam etti.Havanın aydınlanmasına bir kaç saat kala Cathy'nin küçük kasabasına gelmişti.Babasının Cathy ve annesinin burda oturduğundan haberdar olmamasını diledi.İki sene önce kendi köylerinden ayrılıp bu kasabaya taşınmışlardı.Ve Breanna'nın ikinci gelişiydi.Hava karanlık olduğu için evi bulmakta zorlanmıştı ama çok geçmeden arkadaşının evini buldu.
Bu kasaba oldukça yeşillik alanlarla kaplıydı.Kendi köyündeki ağaçlar bu kadar canlı değildi.Burada doğayı seven bir halkın yaşadığı çevrenin düzeninden belliydi.Atından inip evin kapısına yöneldi.Hava hala karanlıktı.Ve etraf oldukça sessizdi.Bu saatte yalnız bir bayanın dışarıda olduğunu görmeleri hoş olmazdı.Kapıyı çaldı ve beklemeye başladı.Evde yanan mumların ışıklarını göremiyordu.Ama o heycana kapılmadan Cathy uykulu gözlerle kapıyı açtı.Ve gözleri kocaman oldu.Breanna arkadaşına sıkıca sarıldı ve şaşkınlığını atlatmasını bekledi.
"Cathy seni çok özlemişim.Bu saatte geldiğim için affet beni.Başka seçeneğim yoktu." dedi Breanna.Cathy kısa sürede toprlandı ve Breanna'yı içeri davet etti.Winter'ı evin yanındaki ağaca bağlayıp eşyalarını aldılar.
İçeri geçtiklerinde Cathy'nin annesi Tarrance " Breanna ! Güzel kızım benim.Hoşgeldin umarım evde bir sorun yoktur.Bizi çok şaşırttın." dedi.Breanna usulca başını salladı.
"Çok üzgünüm Tarrance Teyze.Saat çok geç ve ben size haber veremedim.Babam beni İskoç Şövalyelerinden biriyle evlendirecek.Bir kaç güne kalmaz köye ulaşırlar.Kaçmam gerekiyordu." dedi Breanna.Yüzündeki son neşe kırıntıları da silinip gitti.
Cathy Breanna'yı rahatlatmak ister gibi "Üzülme canım benim.İyi ki gelmişsin.Senin o gaddarlarla evlenmene izin veremezdik zaten.Hem burayı bulamazlar.Korkma."dedi.Ve Brenna'nın sırıtını sıvazladı.
"Cathy haklı kızım.Sil gözyaşlarını hadi.Çok yorgun görünüyorsun.Şimdi yatıp dinlenin yarın her şeyi konuşur hallederiz." dedi Tarrance ve Breanna'ya kalacağı odayı göstermek için ayağa kalktı.Cathy ve Breanna yaşlı kadını izlerken birbirlerini yıllardır görmedikleri için sarmaş dolaş olmuşlardı.
Breanna teşekkür ederek eşyalarını odasına taşıdı.Ve anne kız odadan çıkınca üzerini değiştirip yatağına yattı.Yarın her şey daha kolay olacaktı.Onu buradan kimse alıp götüremezdi.
İçi rahatlamış bir şekilde uykuya teslim oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUYUCU
Historical FictionO...Gelmiş geçmiş en büyük savaşçı. Bir kadının aklını başından alabilecek delici mavi gözlere ve güneşle öpülmüş altın sarısı saçlara sahip yakışıklı bir şövalye. O..Aşkı tanımayan,sevgisiz büyümüş bir asker. Damian Leathan.. Bu bir İskoç şövalyeni...