11.Korku

748 52 9
                                    

Küçüklüğüm güvenli bir yuvada,güven veren bir adamla geçti.Evimiz hic bu kadar soğuk olmazdı.Babam kıyamazdı bana.Odunların bitmesine gerek kalmazdı şömineye yeni odunların atılması için.Her zaman sıcak olurdu,üşümeme fırsat bıraktırmazdı babam.

Ona annemden yadigar kaldım.Sevdiği kadından..Çoğu zaman pencerenin kenarında mektuplarını okurken gördüm babamı.Bazen öyle derin dalardı ki hatıralarına orada olduğumu fark etmezdi bile.Böylelikle onu izlemek benim icin daha kolay olurdu.Seviyordum onu böyle görmeyi.Beni üzse de hiç görmediğim sahip olamadığım annemin yokluğunu hatırlatsa da bir adamın gözlerinde sevginin en saf halini görebilmek ayrıcalıktı benim için.Gözleri dolardı babamın ama utanmazdı hiç ağlamaktan.Bana sarılarak ağlardı küçükken.Ona ne zaman annemi sorsam ellerinden kayıp giden aşkı için ağlardı.Ben büyüyünce kabuk bağladı yaraları.Ağlayamaz oldu.Bana sarılarak teselli buldu.

Anneme çok benzediğimi söylerdi hep.Gözlerimin rengini ondan almışım.Dünyaya hep renkli bakacaksın, derdi.Hep yeşillikler içinde görecekmişim.Haklıydı.Şuana kadar.Hiç bilmediğim bir yerde,hiç bilmediğim insanların yanında uyanana kadar.

Başımın arkasındaki sızı geçmiş gibiydi.Yavaşça doğruldum yerimden.Yatağın kenarındaki küçük çekmeceden destek almam gerekti.Kim bilir kaç saattir uyuyordum böyle.Sanki kaçışımın üzerinden yıllar geçmiş gibi hissettim.Yerimden doğrulup ayağa kalkmaya çalışırken az kalsın yere düşecektim.Bacaklarım uyuşmuş.Bir müddet kendime gelmeye çalıştım.Nerede olduğuma dair en ufacık bir fikrim olmadığından yapabileceğim tek şeyi yaparak odayı,duvarları,yattığım yatağın bütüklüğünü ve çarşaflarını inceledim.Bacaklarım açıldığında yataktan destek alarak kalktım.Ama kalkar kalkmaz bastığım zemin dönmeye başladı sanki.Öyle şiddetli bir sancı girdi ki kendimi odanın kapısına kadar zar zor sürükleyebildim.

Geniş bir koridorun tam ortasındaydım.Ve duvarlarda meşaleler asılıydı.Zindan gibi bir yerdi.Ürkütücüydü.Duvarlar gölgelerle savaşmak ister gibi kapkaraydı.Zemin girintili çıkıntılı bir sürü iri taştan yapılmıştı.Çıplak ayakla yürümek çok zor oluyordu. Görüşüm netleşip,başımın ağrısı biraz dinmeye başlamıştı ki kapısı hafifce aralanmış bir odanın içerisinde yüksek sesle konuşan daha doğrusu birbirlerinin seslerini bastırmaya çalışan iki adamı gördüm.Birinin arkası bana dönüktü.Her ikisinin de çok uzun boyları, geniş omuzları vardı.Sırtı bana dönük olanın iri dalgalı siyah saçları vardı.Saçları Damian'ın saçları gibi kulağının aşağısına kadar geliyordu.Ve karşısındaki adamdan daha yapılı,daha uzundu.

Damian'ı özlemiştim.Yüzü gözlerimin önüne gelmişti.Gökyüzü kadar mavi gözleri,güneş ışığında altın gibi parlayan saçları,geniş omuzları,kendinden emin gülüşü..Kızdım kendime.Onu düşünmemeliydim.O kamp alanından kaçtığım andan itibaren artık benim için sadece düşmandı.Kaçmam gereken bir askerden başkası değildi.Olmamalıydı.Olmayacaktı.

Beni kaçmak zorunda bırakmamalıydı.Beni sahiplenmeliydi,koruyabilmeliydi.Madem koruyamayacaktı neden izin verdi ona " Koruyucum" dememe ? Madem sevmeyecekti beni,madem bir başkasıyla birlikte olmama göz yumabilecekti neden öyle güzel öptü ki ?Neden dokundu elleri yüreğime.Hiç sahip olamayacağım güzel bir geleceğin hayalini kurmama neden izin verdi ?

Bunları düşünmemeliydim.Kendimi toparladım.Ve konuşulanları daha rahat duymak için dikkat kesildim.Beni görmelerini istemiyordum.Sırtımı duvara dayadım.Ve mümkün olduğunca karanlığa karışmaya çalıştım.

"Aklından neler geçiyor bilmiyorum ama başımıza bela açacaksın.Kral bu yaptığını asla affetmeyecek.Eğer bu işin içinde benim de olduğumu öğrenirse seni ondan önce ben bulurum.Attığın adımlara dikkat et."Yüzünün yarısını görebildiğim adam son derece tedirgin bir şekilde konuşmuştu.Korkuyor gibiydi.Saçları siyah değildi kahverengi tonlarındaydı.Ama siyaha daha yakındı.

KORUYUCUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin