19.ANLAŞMA

536 22 2
                                    

İNGİLTERE

Kral Henry Tudor bir İgiliz kralından beklendiği üzere oldukça soğuk kanlı ve otoriterdi.Aldığı haberler üzerine 20 yıl önce ölen kuzeninin kocası Hector onu ziyarete gelecekti.Bu görüşmeyi dört gözle bekliyordu çünkü haberlerin İskoç hükümdarı Robert ile alakalı olduğunu biliyordu.Hector kısa bir mektup yazmıştı ama her şeyi geldiği zaman anlatacağını söylemişti.Mektup 3 gün önce gelmişti.Yani Hector bugün öğle saatlerinde burada olacaktı.

Uzun zaman olmuştu Hector'la görüşmeyeli.Baronu severdi.Kibar ve duyarlı bir adamdı.Eğer 20 yıl önceki savaşı kaybetmemiş olsaydı Hector vergilerini Kral Robert'a vermemiş olacak ve hala kendisine hizmet edecekti.Böylece daha sık görüşürlerdi.Nihayetinde güveneceği adamlara ihtiyacı vardı.Ve Hector'a güveniyordu.

Henry sarayının en büyük odası olan salonunda sabah kahvaltısını yapıyordu.Bugün yalnız kahvaltı etmek zorunda kalmıştı çünkü oğlu Arthur ordunun başına geçmek zorundaydı.Oğlu yıllardır onun tek dostuydu.Koşulsuz güvenebileceği tek insandı.Henry'nin karısının ölümünün üstünden 5 yıl geçmişti ama hala kendisini yapayalnız hissediyordu.Yeniden evlenmesi gerekmiyordu.Çünkü bir Kraliçeye ihtiyaçları yoktu.Zaten oğlu yetişkindi.Kendisi ölse bile tahtını bırakacağı bir varisi vardı.Bu sebeple oğlunu korumuş ve ona zarar gelmemesi için her şeyi yapmıştı.

Tek varisinin olması zor bir durumdu.Eğer Arthur'a bir zarar gelirse Henry öldükten sonra tahtta hak iddia edecek başkaları çıkabilirdi.Bunun gerçekleşmesini istemiyordu.Adı yüzyıllarca anılsın istiyordu.Bu nedenle Arthur'u bir asker olarak yetiştirdi.Artık korunmaya tabi ki ihtiyacı yoktu.Ama küçükken böylr değildi.Her daim yanında onu her şeyden koruyabilecek güçlü ve güvenilir korumalar vardı.Bu yaşa kadar olaysız bir şekilde gelebilmesini babasının sıkı denetime borçluydu.

Ordunun eğitiminden oğlu Arthur sorumluydu.Düzenlediği düelloda kılıç kullanmadaki yeteneğini kanıtlamıştı.Ülkedeki en iyi kılıç kullanan adam seçilmişti ve bu seçimde hiçbir ayrıcalık tanınmamıştı.Kral oğluyla gurur duyuyordu.Ve onu şampiyon olduğu günden sonra ordunun eğitimden sorumlu tutmaya başalmıştı.Artık devasa orduyu eğitmek onun göreviydi.Ve bu görevi oldukça disiplinli bir şekilde yerine getiriyordu.Aynı zamanda ordudaki askerler bu şekilde daha istekli oluyorlardı.Çünkü Prensleriyle tanışma imkanı bulmuşlardı ve onunla beraber talim yapıyor olmaları onları gururlandırmıştı.Böylece hem eğitime hem de yönetime daha çok ısınmışlardı.

Arthur güçlü bedeni ve vücudunu bir kalkan gibi koruyan kaslarına rağmen oldukça kibar yüz hatlarına ve naif bir ruha sahipti.Babası gibi sert hatlara sahip değildi.Kibar bir yüzü ve bal rengi gözleri onun kişiliğinin yunuşaklığını yansıtıyordu.Güzel bir karaktere sahipti ama bunu acımasız babasından değil kibar annesinden almıştı.Bununla gurur duyuyordu.İnsanlara değer veriyor ve bir prens olarak haklını önemsiyordu.

Ailesine ve krallığına düşkün bir çocuk olarak yetişmişti.Annesinin ölümü onu sarsmıştı ve bu acı olay küçüklüğüne duyduğu özlemi arttırıyordu.Babası gibi katı bir adam değildi.Ama sinirlendiğinde gözü hiçbir şeyi görmezdi.Bu onun en büyük kusuruydu.Çünkü bir İngiliz olarak kibar olması gerekirdi.Soğukkanlılığını koruyabilmeli ve insanları kendinden uzaklaştırmadan onlarla iletişime geçebilmesi gerekirdi.İleride tahtın sahibi olacaktı.İyi bir kralın sahip olduğu özellikleri taşıması için küçüklüğünden beri eğitim almıştı.Bunun hakkını verebilmeliydi.

Arthur tahtın varisi olmasından daha çok yakışıklılığı ve sevecenliğiyle tanınan bir adam olduğu için krallıktaki tüm genç kızların gözdesiydi.Güneşte ışıl ışıl parlayan kızıla çalan saçları vardı.Kızıllık onun genlerinde vardı.Büyükannesinden almıştı bu özelliğini.Onun kanından olan bir kaç kişide de olduğunu duymuştu.Ama yine de ülkede pek rastlanılan bir durum olmadığı için insanların dikkatini çekiyordu.

KORUYUCUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin