Bölüm XXII: Kanlı iris
"İhanet edenin sadakati..."
.
.
.
Armağan'ın kafesine geldiğimde, tarih kokan duvarları ve sade atmosferiyle dolup taşıyordu. En son buraya geldiğimde bu işe Armağan'ı da bulaştırmıştım. Kafeye adım attığımda, endişeli bakışları gözümde canlandı. O an, kafe sanki bir gerginlik bulutuyla sarılmış gibi hissettirdi.
Sessizce kafe içinde dolaşırken, gözlerim gizli kasanın yerini arıyordu. Eski zamanların izleri, bu mekanın her köşesinde hissediliyordu. Gizli kasayı bulduğumda, dijital telefona benzeyen cihazla hızla bir çözüm bulmaya çalıştım. Kasanın kilidini açma çabalarım, kafenin sessizliğinde yankı buluyordu. Kasa açıldığında, içinden verdiğim çanta duruyordu. Çantayı çıkarıp içini açtım. Parayı almadan sadece eski anahtarı barındıran kitabı cebime koydum, kafe içindeki atmosfer biraz daha gerilmiş gibi hissediliyordu.
Ardından, Hazar'la yüzleşmek için kafeden ayrıldım. Eski kafe, kendi içinde yaşanan gerilimle dolup taşarken, adımlarım dışarıdaki sokaklarda yankı buluyordu. Oyunun sona ermesi için kararlı adımlarla ilerliyordum.
Havanın kızıla boyanması, Mardin'in eski sokaklarında derin bir melankoli yaratıyordu. Hazar'ın belirttiği buluşma yeri mesajını alır almaz, hızla adrese doğru ilerledim. Yolda, her adımıyla geçmişin ağırlığını hissediyordum, bu eski ve yıkık dökük depoya varana kadar bir sonuca varmadı. Bu mekanın gölgesinde, geçmişle hesaplaşmanın ve duygusal bir ikilemin içindeydim. Depoya yaklaştıkça, içimde derin bir gerginlik ve endişe hissettim.Eski depoya adım attığımda, yılların ağırlığına karşı koyan dökük duvarlar, geçmişin yankılarına ev sahipliği yapıyordu. Her adım, duygusal bir yolculuğa benzer bir ağırlığı beraberinde taşıyordu. Depo, yıkık dökük haliyle bir zamanlar yaşananların şahidi gibi duruyordu.
Depo içindeki yarı karanlık atmosferde, Armağan'ın boynundan bağlı olduğu hayvan kafesi, bir sessiz çığlık gibi dikkat çekiyordu. Armağan'ın yorgun gözleri gözlerimle buluştuğunda bir kez daha anladım, sırtımdaki yükü.
Hazar ise ortada duran sandalyede hükmeden bir gizemle oturuyordu. İçimdeki karışık duygular bir kat daha yoğunlaştı. Armağan'ın yaşadığı acıyı görmek, içimde bir fırtınayı tetikliyordu.
Hazar'ın soğuk bakışlarına rağmen, geçmişin izleri ve Armağan'ın acısı arasında duygusal bir savaş içindeydim.
Eski depoda, Hazar'ın etrafını saran yirmiden fazla İngiliz askeriyle dolup taşıyordu. Gözlerindeki tiksinti ifadesiyle hepsi, bana karşı bir düşmanlık hissi taşıyordu. Depo, gerilimle dolmuş bir savaş alanına dönüşmüştü.Hazar'ın emriyle bir sandalye getirildi, ve Hazar'ın tam karşına olacak şekilde konuldu. Benim için olduğunu bildiğim sandalyeye yaklaşarak oturdum. Bacak bacak üstüne atıp Hazar'ın tak gözlerinin içine baktım.
İkimizde birbirimize meydan okuyan bakışlarla dolu bir sessizliğe gömülmüştük. Armağan, tam ortamızda kafeste, bu çatışmanın sessiz şahidi gibi bekliyordu.
Ben ve Hazar arasında yapılan bu takasın şartları, sanki bir satranç oyununun tahtası üzerinde belirginleşiyordu. Göz göze geldiğimizde, her ikimizde kendi oyunlarımızı oynama hazırlığı içindeydik. Bu çekişmenin sonuçları belirsiz bir geleceğe işaret ediyordu."Gerekli miydi?" Armağan'ın kafesine işaret ederek konuştum.
"Kız kardeşin bizim oğlanları bir güzel haşat etmiş, tedbir diyelim." Hazar'ın yüzündeki sinsi gülümsemeyle, içindeki çatışmanın sadece yüzeyde değil, derinliklerde de devam ettiğini gösteriyordu.
"Armağan'ı şimdi serbest bırakacaksın."
Benim soğukkanlılığım ve Hazar'ın sinsi gülümsemesi arasında geçen bu çekişme, daha yüksek bir tartışmanın fitilini ateşlemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anlaşmalı Koruma
ChickLitİki hayat tek hikaye... Koruyanlar neden hep erkek olur? Bu sefer koruma bir KADIN(!) . . . Havucu bana uzattı. "İster misin?" Kafamı olumsuz anlamda salladım. "Havuç sevmem." Bir ısırık aldı havuçtan. Söylediğimi umursuyor gibi değildi. "Hadi gidel...