Bölüm XXXX: Kabulleniş
"Kalplerimizdeki savaş, düşmanların silahlarından daha yıkıcı olabilir."
.
.
.
Odada bir an için derin bir sessizlik oluştu. Hazar'ın gözleri benimkilerle buluştu, içinde yaşadığı fırtınayı açıkça görebiliyordum. "Berat, sana karşı dürüst olmalıyım," dedi Hazar, sesi titrek ama kararlıydı. "Bu görev sadece bir görev değil. Bu, benim geçmişimle, Nilda ile olan hesabım."
Rex araya girdi, "Hazar'ın kim olduğunu öğrenirlerse, arenadaki düşmanlar sadece bize değil, herkese saldıracaklar. Burada olmamız bile bir risk."
"Başka bir yol yok mu?" diye sordum, çaresizlik içinde bir çıkış yolu arayarak.
"Yok," dedi Hazar, gözlerindeki kararlılık ışıldıyordu. "Ama seninle bir anlaşma yapmalıyız, Berat. Bu görevde birbirimize güvenmek zorundayız. Ne olursa olsun, seni ve ekibi koruyacağım."
Bir an için duraksadım, sonra ağır ağır başımı salladım. "Peki, Hazar. Tüm plandan haberim olacak, söz mü?"
Hazar, başını eğerek onayladı. "Söz veriyorum."
Odaya aniden Selim girdi. Yüzünde öfkenin izleri, gözlerinde ise ateş vardı. Tek bir saniye bile tereddüt etmeden Hazar'a doğru yürüdü. "Bu kadarını da kaldıramam!" diye bağırdı, sesi odayı dolduran bir yankı gibi çınladı.
Hazar ne olduğunu anlayamadan, Selim ona doğru saldırıya geçti. Hızlı bir hamleyle Hazar'ın yakasına yapıştı, onu duvara doğru sertçe itti. Hazar dengesini kaybetti, ama çabucak toparlanarak Selim'in ellerini yakaladı.
"Ne yapıyorsun, Selim?" dedi Hazar, sesi sakin ama içinde patlamaya hazır bir volkan vardı.
Hazar'ın gözlerinde bir anlık acı belirdi, ama hızla yerini kararlılığa bıraktı. Selim'in ellerini omuzlarından sertçe itti.
Selim'in yüzü öfkeyle kıpkırmızı olmuştu. "Nilda yüzünden tüm ekibimi kaybettim!"
Selim'in yüzü öfkeyle kıpkırmızı olmuştu. "Senin geçmişin, senin hataların yüzünden bir kere tüm ailemi kaybettim bir daha bu duruma düşmek istemiyorum!"
O anda hızla araya girdim. "Selim, yeter!" dedim, sesimde kararlılık vardı. "Bu meseleyi böyle çözemeyiz."
Selim bana dönerek hışımla bakışlarını dikti. "Bu kadın yüzünden neler yaşadığımı biliyor musun? Sevdiğim kadını kaybettim!"
İçimdeki sabır tükeniyordu. Selim'in sürekli bu acıyı dile getirmesi, Hazar'a ve bize karşı duyduğu öfke, işlerimizi zorlaştırıyordu. "Anlıyorum, Selim," dedim, sesimdeki soğukkanlılığı koruyarak. "Ama sürekli birbirimize saldırarak bir yere varamayız."
Selim bir adım daha attı, gözlerinde yanan öfke daha da belirginleşti. "Gerçekten mi? Sen ne kaybettin? Sevdiğin birini kaybetmenin acısını biliyor musun? Hazar yüzünden kimsenin hayatı benim gibi mahvolmadı!"
"Selim, bu kadar yeter!" dedim, sesimdeki sabır iyice gerilmişti. Ama Selim durmadı. Aniden üzerime yürüdü, omuzlarımdan tutarak beni sarsmaya başladı. "Beni anlamıyorsun! Hiçbiriniz anlamıyorsunuz!"
Bir anlık öfkeyle ben de Selim'i ittim, gözlerim onun gözlerindeki acıyla dolu bakışları yakaladı. "Anlamadığımı mı düşünüyorsun? Hepimiz bir şeyler kaybettik!"
Selim tekrar bana saldırdı, bu sefer yumruklarıyla vurdu. "Sevdiğim kadını kaybettim! Onunla bir geleceğim vardı! Sen bunu hiç anlamayacaksın!"
Sonunda, bir anlık boşlukta Selim'in yumruğu yüzüme sertçe indi. Gözlerim karardı, ama hızla toparlandım. Yumruğun acısı kadar, Selim'in içindeki acıyı hissetmek de canımı yakıyordu.
Yumrukları savururken acısını haykırıyordu. Ben de ona karşı koyarak, yumruklarını engellemeye çalışıyordum. "Selim, sakin ol!" dedim, ama o durmuyordu. "Bu, bir şeyleri değiştirmeyecek!"
Hazar, Selim ile aramıza girdi, sesi titreyerek ama kararlı bir şekilde konuştu. "Selim, söyleyeceğim hiçbir şey kaybettiklerini geri getirmeyecek. Geçmişte yaptıklarımın bedelini ödüyorum. Ama şimdi burada hepimiz için savaşmak zorundayım. Eğer bir şansım varsa, o da sizinle birlikte. Bu yüzden hazırlıklı olmalıyız. Timi korumak için hepimizin daha dikkatli ve stratejik olması gerekiyor. Arenadaki insanlar acımasız ve ödül için her şeyi yapabilirler.”
Selim’in omuzları çöktü, yüzündeki öfke yerini derin bir yorgunluğa bıraktı. “Bu operasyon bitince defolup gideceğim bu timden,” diye mırıldandı, sesi neredeyse bir fısıltı kadar zayıftı. Ardından odadan çıktı, adımları hışımla yankılanıyordu.
Hazar yatağa oturdu, gözleri boşluğa dalmıştı. Sessizce karşıya bakıyordu, yüzündeki kararlılık ve hüzün karışımı ifade dikkat çekiciydi. Rex, ağır adımlarla yanına yaklaşıp oturdu. İki kardeş, sessiz bir anın ardından birbirine sarıldı, ortak acılarını paylaşarak teselli bulmaya çalıştılar.
Selim’in ardından hızla çıktım. İki kardeşi yalnız bıraktım. Koridorun sonunda yürürken, içimdeki karışık duygular içimdeki karışık duygularla onu takip ettim. Adımlarımız yankı yapıyordu, koridorun soğuk taşları altında. Selim'in her adımında öfke ve hayal kırıklığı hissediliyordu.
Selim’in peşinden giderken, koridorun loş ışığında gölgelerimiz duvara yansıyordu. Onu yakaladığımda, durup derin bir nefes aldım. “Selim,” dedim, sesimdeki kararlılığı koruyarak.
Selim, bir an duraksadı, sonra başını çevirip bana baktı. Gözlerindeki öfke yerini acıya bırakmıştı. “Ne istiyorsun, Baha?” dedi, sesi yorgun ve kırılgandı.
“Senin bu kadar acı çekmene dayanamıyorum,” dedim, ona yaklaşarak. “Ama bu şekilde birbirimize düşerek bu savaşı kazanamayız. Hepimizin geçmişten yaraları var.”
Selim derin bir nefes aldı, omuzları biraz daha düştü. “Baha, ben sadece sevdiğim kadını geri istiyorum,” dedi, gözlerinde yaşlarla. “Ama biliyorum ki bu mümkün değil.”
“Acı çekmesini istiyorsun biliyorum,” dedim, ona yaklaşarak. “Hak ediyor, onu da biliyorum. Ama bana bunu yapma.”
Selim’in yüzündeki ifadeyi gördüğümde, içimdeki acı daha da derinleşti. “Sen... Hazar'a aşıksın."
Aşık olmak, insanın doğasında olan sınırları ve alışkanlıkları tamamen altüst eden güçlü bir duygu. Aşk, kişiye normalde yapmayacağı şeyleri yaptırıyor, korkuları ve çekinceleri geride bıraktırıyor. İçinde bulunduğum durumu, mantığımı ve hatta değer yargılarımı bile farklılaştırıyor.
Aşkın etkisiyle, dünyaya bakışım değişiyor. Gözlerindeki perde kalkıyor ve anlamını daha derinden kavramaya başlıyorum. Bendeki yerini anlamak için sadece içime yolculuk etmem yeterli olmuştu.Kafamı aşağı yukarı salladım. "Sevdiğim kadının acı çekmesine katlanamam,” dedim, sesimdeki titremeyi saklayamadan.
“Hiçbir şeyi düzeltemez görmüyor musun?" Dedi.
"Biz de birlikte dağılırız. Ben parçalanmaya hazırım.” gözlerinin içine baktım.
Selim derin bir nefes aldı, omuzları biraz daha düştü. "Acımı unutmamı bekleme benden."
"Bunu kimse senden beklemiyorum,” dedim, elini omzuma koyarak. "Sadece yeterince acı çekiyor, dahasına gerek yok."
![](https://img.wattpad.com/cover/312116804-288-k887134.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anlaşmalı Koruma
ChickLitİki hayat tek hikaye... Koruyanlar neden hep erkek olur? Bu sefer koruma bir KADIN(!) . . . Havucu bana uzattı. "İster misin?" Kafamı olumsuz anlamda salladım. "Havuç sevmem." Bir ısırık aldı havuçtan. Söylediğimi umursuyor gibi değildi. "Hadi gidel...