Ruhum hep yanında bedenim senden uzak olsa da. Korkma, her şey yolunda. Gökyüzüm siyah olsa da...
''Üzülerek söylemeliyim ki, Cansu hanımın beyin ölümü gerçekleşti maalesef'' dedi içeriden dakikalar sona çıkan doktor. Tüm ümitlerimizin, umudumuzun üzerine bir avuç toprak atılmıştı sanki. Göğsümün ortasında büyümeye başlayan fidan daha fazla soğuğa direnememiş ve duvarları yıkılmıştı. Kışımın başladığı soğukta ölüp gitmişti tıpkı Cansu gibi.
Basit birkaç kelimeye sığdırmışlardı onu. Varlığını bile henüz tam yaşayamamışken öldü demeleri ne acıydı. Gencecik yaşında ölüm nasıl kıymıştı onu hayattan koparırken. Nasıl benim nefesim olan kadının nefesini kesip beni nefessiz bırakabilmişti bu ölüm?
Işıl Anne doktorun sözlerinden sonra çığlık çığlığa kalmış ve yere bırakmıştı kendini. Gözyaşları ve haykırışları koridorda yankılanıyordu. Ondan farksız değildik hiç birimiz. Babam ve annem birbirine sarılarak ağlıyorlar bense doktorun yüzüne bakakalmış ve donuk bir ifadeyle izliyordum olup biteni.
Beynimin içi bir anda boşalıvermişti. Kalbim son çırpınışlarını yaparak teklemiş ve dik duruşumu birkaç adım geri sendeletip yere yığmıştı. Halen inanmak güç geliyordu olanlara. Karanlığa çekilen kalbim kaybetmenin acısı ile kanadı kanadı ve kendi kanımda boğuldu. Ciğerlerim artık sevdiğim kadının kokusunu hissedememekle yanıp tutuşurken, bir daha onun güzel gözlerini görememek, onu yaşayamamak cezaların en büyüğü değil miydi?
Soluksuz kalan içim Cansu gibi ölümün peşinden koşuyordu bu defa hevesle. Bu ölüm tek kişilik olamazdı. Yaşarken bir adam öldürülür müydü? Diri diri toprağın altına gömülmekten ne farkı vardı bu acının?
Küçük bir çocuk gibi savunmasızca köşeye çekilirken halimizin belki de hiç umurunda olmayan doktor duruşunu dikleştirip yüzünü az önce ki acı haberi veren ifadesinden bambaşka bir hale bürüdü.
''Acınızı anlıyorum ama bunu sormak zorundayım... Ülkemizde birçok kişi organ nakli bekliyor. Cansu hanımın beyin ölümü gerçekleşti ancak organları halen çalışır vaziyette, fakat bu çok uzun sürmeyecek. Birer birer iflas etmeye başlayacaklar. Cansu Hanım daha önceden organ bağışına onay vermiş fakat yine de yasal olarak ailesinin onayı ve rızası gerekli. Organ bağışında bulunmak ister misiniz? Bunu düşünmenizi istiyorum fakat zaman çok kısıtlı bu yüzden acele etmenizi de rica ediyorum'' dedi doktor içimizde yaşadığımız fırtınanın ortasına kasırgasını bırakırken. Yüzü Işıl hanıma dönük konuşmuş bir cevap beklercesine duruyordu öylece.
Bizler acımıza bile henüz alışamamışken söyledikleri öfkelenmeme sebep olmuştu. Umudumuzu aslında bütünüyle yok etmişti sözleriyle. Geri dönüş yok diyordu, kabullenin diyordu sanki. Kısaca bu ölüm ilanında son kez işine yarayacak parçalar arıyordu. Tek derdi şu an onun sevgilimin organlarıydı!
Çöktüğüm köşeden hızla doğrulurken ellerim doktorun yakasını kavramıştı bir anda. Adamı ellerim arasında sarsarken''Sen ne diyorsun be! Biz burada acıyla kavrulurken senin ağzından çıkanları kulakların duyuyor mu? Hiç kimse ona dokunamaz anladın mı beni? Hiç kimse ondan bir parça alamaz!'' diyerek var gücümle sarsmaya devam ediyordum.
''Bu benim işim sormak zorundayım'' diyerek yakasını kurtarmaya çabalayan doktorla aramıza giren babam ve birkaç güvenlik görevlisi ile nihayet ellerim arasından sıyrılan doktor birkaç adım geriledi. Kollarımı saran adamlar var güçleriyle ayağımı büküp yere yatırdıklarında zoraki bir halde sakinleşmeye çabaladım.
Geriye kaçan doktor gitmeden evvel yeniden Işıl Hanıma dönerek ''Kararınızı bize bildirirsiniz'' dedikten sonra hızla uzaklaşmıştı oradan. Giden doktorun ardından üzerimdeki adamları bin bir rica ile üzerimden çeken babam yerden kalkmama yardımcı olup sarmıştı kollarını. Artık ısıtmıyordu sevdiğim insanların kolları. Ben hayatımı kaybetmiştim ve artık nasıl yaşayacağımı bilmiyordum. Kalbimin ortasına öyle bir ateş düşmüştü ki beni küle çevirmeden de sönmeyecekti...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN ONA AŞIKSIN
General FictionYaşama sımsıkı tutunan kelebek ateşe uçtuğunun farkında değildi kanatlarının kül olacağından. Hem yanacak hem yakacaktı herkesi. Umut tohumu önce kalbe düşecek sonra dalından kopacaktı. Savrulacaktı sığındığı limandan. Fakat düşecekti aşka... 22.0...