Tam bir ay olmuştu Uras'la bir hayata başlayalı. Her gün buluşamasak da her akşam beni görmeye geliyordu. Ona aşık olmuştum. Artık bunu kendime itiraf ediyordum. Benim bu aşık hallerim evde pek sıcak bir hava yaratmamıştı sanki. Işıl Teyzeme Uras'tan bahsettiğimde huzursuzluğunu sezmiştim. Beni üstü kapalı bir dille uyarıp derslerime odaklanmamı tembihlemişti. Ama kalbime söz geçiremiyordum ki. Onu özlemekten kendimi alamıyordum mesela ya da sesini duymaktan.
Bu gün piyano dersim erken bitmişti Tüm öğleden sonra boştum. İstanbul'da da hiç arkadaşım yoktu takılacak. Aslında hayatımda ailem dışında beni anlayan ve özel hissettiren kimse yoktu.
Aniden oturduğum koltuktan kalkıp üst kata çıktım. Hızla dolapların içindeki kıyafetleri karıştırırken ne giyeceğime karar veremiyordum. Askıların arasında cebelleşirken elime beyaz bir tişört ve kot şort alıp giyindim. Saçlarımı atkuyruğu yaparak hafif bir makyaj yaparak yüzümü aydınlattım. Tüm bunları yapmak için inanılmaz bir acelecilik vardı üstümde. Kalbim kıpır kıpırdı. Her akşam Uras geliyordu fakat bu sefer ona bir sürpriz yapmak istiyordum.
Beyaz spor ayakkabılarımı ayağıma giyerek aşağı indim. Makyaj yaparken bir taksi çağırmıştım. Dışarı çıktığımda taksi çoktan gelmiş yol kenarında bekliyordu. Koşar adımlarla aracın yanına varıp arka koltuğa yerleştim. Adresi şoföre söylerken heyecanım bir kat daha artmıştı.
Dört katlı olan şirketin önünde duran taksiden aşağı indim. Derin bir nefes çektim içime. Heyecanımı dizginlemeye çalıştım. Döner kapıdan içeri girip şirketin iç dizaynını inceledim. Farklı bir havası vardı. Girişte oval şeklinde konumlandırılmış kahverengi deri koltuklar oldukça rahat gözüküyordu. Adımlarımı hızlandırıp asansöre ilerledim. Uras'ın odasını bilmiyordum ama en üst katta olduğunu umarak dördüncü katın düğmesine bastım. Kapanan kapıların ardında dudaklarım kurumuş ve ayaklarım titremeye başlamıştı bile. Asansör son katta durduğunda dışarı çıktım. Bu kat oldukça sadeydi. Birkaç camın arkasında bulunan odalar ve çalışanlar vardı. Etrafıma bakındım. Birkaç adım yürüdüm. Galiba Uras'ın odasını bulamayacaktım. Kapıların üzerinde de bir şeyler yazmıyordu.
O an açık bir kapıdan başımı içeri uzattım. Kahverengi saçlarını sımsıkı topuz yapmış bir kadın telefonda konuşuyordu. Konuşmasının bitmesini bekledim ve az sonra telefonu kapatmıştı. Boğazımı temizleyerek ''Af edersiniz'' diyerek seslendim. Kadın irkilmişti ama kendini hemen toparlayıp arkasına baktı.
''Buyurun hanım efendi'' dedi yerinden kalkıp.
''Şey... Uras Bey'in odası ne tarafta acaba''
''Randevunuz var mıydı?''
''Şey, hayır... Ama beni görmek isteyecektir'' dedim halen kapı ağzında bekleyerek. Kadın beni baştan ayağa belli etmeden süzdü. Bunu fark etmiştim. Bozuntuya vermeden beklemeye devam ettim.
''Peki bir dakika lütfen'' diyerek kadın telefona uzandı. Tek bir tuşa basıp ahizeyi kulağına götürdü.
''Uras Bey, rahatsız ediyorum ama bir hanım efendi sizinle görüşmek istiyor... Adı mı?''
Kadın telefonu kulağından biraz uzaklaştırıp bana dönüp adımı sordu.
''Defne''
''Efendim adı Defne'ymiş... Peki, hemen yardımcı oluyorum''
Kadın telefonu kapatıp ayağa kalktı. ''Uras Bey sizi bekliyor. Buyurun yolu göstereyim'' diyerek beni ardına katıp odadan çıktı. Kısa koridorun sonuna geldiğimizde kadın eliyle kapıyı gösterip tekrar yerine döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN ONA AŞIKSIN
General FictionYaşama sımsıkı tutunan kelebek ateşe uçtuğunun farkında değildi kanatlarının kül olacağından. Hem yanacak hem yakacaktı herkesi. Umut tohumu önce kalbe düşecek sonra dalından kopacaktı. Savrulacaktı sığındığı limandan. Fakat düşecekti aşka... 22.0...