Tam bir ay boyunca hemen hemen her gün ziyaretime gelmişlerdi Işıl Hanım ve eşi. Kızlarının yokluğunu bir nebze olsun üzerlerinden atmaya çalışıyor benimle yakından ilgileniyorlardı. Ailemle kurdukları yakınlıktan memnundum. En az onlar kadar bende o iki insanın acılarının hafiflemesini istiyordum. Bir hayat kolay elde edilmezken bir yaşama da kolayca veda edilmiyordu. Kızları Cansu'nun yeri beklide hiçbir zaman dolmayacaktı ama acıları zamanla hafifleyecekti bundan adım kadar emindim. Bu yolda da elimden ne geliyorsa onu yapmaya hazırdım.
Işıl Hanım en az kızı Cansu gibi sevgisini esirgemiyordu benden. Ziyaretlerini her gün aksatmadan gerçekleştirirken tedavilerimde olduğu gibi hayallerime uzanan yolda da cesaretlendiriyordu beni. Ona yarım bıraktığım hayallerimi anlatmış ve gerçekleşmesini sağlamak için ailemle özel olarak bile konuşmuştu. Düşlerimi süsleyen yer İstanbul'du fakat zorlu ve yeniden bulduğum bu hayatta, annemi ikna etmek epey güçtü. Kendince sebeplere sığınıp beni yanından ayırmak istememesine hak veriyordum. Nitekim içten içe de burada kalıp Işıl Hanımın önerisi ile İstanbul'da sınava hazırlanmak heveslendiriyordu içimi.
Epey zor olmuştu Işıl hanımların ailemin gözünde bu isteği kabullendirmesi. Onlara göre koruma içgüdüsü ile dolup taşarlarken bir de yük olmamı istemiyorlardı. Yine de karşılarından ki kadının kararlılığına fazla direnememiş ve kabul etmişlerdi en sonunda. Zaten geç kaldığım bir hayatı daha fazla geciktirmek için diretmemişler ve sınava İstanbul'da hazırlanmam için tüm desteklerini göstermişlerdi.
Hayatım sonunda rayına oturmuş bir tren gibi ilerliyordu. Fazlaca kaçırdığım şeyler vardı yine de tüm bunları dert bile etmiyordum. Nasılsa kıyısından köşesinden bir şekilde adapte olacaktım. Şu an tek istediğim bir an evvel hastaneden çıkmak ve hayallerime uzanan yolda koşmaktı.
Hastaneden çıktıktan sonra tamamen toparlayana kadar Muğla'da ailemin yanında kalacaktım bir süre. Yaz sonunda yeniden İstanbul'a dönecek ve gelecek dönem için sınav hazırlıklarına başlayacaktım. Tüm planları ayarlamıştık. Işıl hanım itirazlarıma rağmen bir piyano hocası bile ayarlamış, yürüyeceğim bu yolda her şeyin yerinde olmasına özen göstermişti. Minnet borçluydum onlara. Ne yapsam benim için yaptıkları şeylere borcumu ödeyemezdim ki, zaten onlarda derslerin ücretini ailem tarafından kesinlikle kabul etmemiş ve benim için yaptıkları ufak bir hediye olarak saydırmışlardı. Kazanan taraf yine onlar olurken benden mutlusu yoktu. Hayatın karşısındaki şansım dönmüş ve yüzüm gülmeye başlamıştı.
Bir süre daha hastanede kaldıktan sonra baharın artık havayı ısıtan günlerinde taburcu olmuş ve soluğu Muğla'da alıvermiştim. Fizik tedavi işe yaramaya başlamış kaslarım yavaş yavaş eski gücünü kazanmaya başlamışlardı. Henüz yeterli seviyede değildim ama gün geçtikçe daha iyi olacağımı biliyordum. Egzersizlerimi ve ilaçlarımı aksatmamam gerekiyordu. Yeni bir kalbin yanı sıra ömür boyu kullanacağım ilaçlar katılmıştı dünyama. Önceki halime bakacak olursak ilaçlar devede kulak kalırdı çektiğim acıların yanında.
Muğla'nın temiz ve sıcak havasında sevdiğim insanlarla bol bol vakit geçiriyordum. Kardeşim Efe uzun zamandır görmemenin etkisi ile kocaman görünüyordu gözümde. Küçük çocukluğuna ait anıları yok denecek kadar azdı hafızamda. Şimdi zamanın kıymetini daha çok bilerek bir sürü anı biriktiriyordum ailemle.
Eski lise arkadaşlarımla çoğu zaman buluşuyorduk dışarıda. Geriye kalan birkaç kişi dışında neredeyse hepsi evlenmiş ya da üniversite hayatları sonrasında iş hayatına atılmışlardı büyük şehirlerde. Osman vardı burada babasının emlak işlerini yürüten. Sonra lisedeyken yakın arkadaşım olan Müge devlet hastanesinde sekreter olarak işe başlamış, Yonca üniversiteden sonra ailesinin yanına dönerek, küçük marketlerinde yardımcı oluyordu onlara. Birkaç kişi daha vardı eskilerden ama onlarla pek sıkı fıkı bir iletişim kuramamıştım. Yaş aldıkça hepsi değişmiş bambaşka karakterlere oturuvermişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN ONA AŞIKSIN
Fiction généraleYaşama sımsıkı tutunan kelebek ateşe uçtuğunun farkında değildi kanatlarının kül olacağından. Hem yanacak hem yakacaktı herkesi. Umut tohumu önce kalbe düşecek sonra dalından kopacaktı. Savrulacaktı sığındığı limandan. Fakat düşecekti aşka... 22.0...