Evvelinde kaybedildim sahte sevgilerde... Hayallerim, şimdi başka birinin ellerinde yolunu bulur. Bu adam huzur bulur mu sence?
Işıl Hanımların evine ulaştığımda Defne'yi uyandırmaya çalışmış çabam nafile bir hal almıştı. Derin uykusunda yeri sanki çok rahatmış gibi koltuğa daha fazla yerleşmiş ve uyumaya devam etmişti. Pes edip sırtımı geriye yaslamış ve arabanın camından dışarı seyre dalmıştım. Hafızamı yoklayan anılar üzerinden bir süre geçmiş kar durmuştu dışarıda. Defne'nin d uyanacağı pek yoktu. Saat epey geç olmuş gece yarısını çoktan geçmişti. Yavaşça arabadan aşağı inip onun olduğu tarafa dolandım. Kapısını açarken hafifçe kıpırdanmış fakat yine uyanmamıştı.
İş başa düşmüştü. Başını omzuma yaslarken bacaklarının altından kolumu geçirip kucakladım. Kokusu beni zorlarken hiç bir şeyin farkında olmadan yüzünü boynuma doğru sokuşturdu. Verdiği soluk sıcaklıkla çarpıyor ve içimde hiçte şu an istemediğim şeylere sürüklüyordu beni. Buna kasıklarım arasında oluşan hareketlilikte dâhildi.
Evin mermer basamaklarını çıkıp kapı ziline bir kez dokundum. Çok geçmeden hizmetlilerden birinin açtığı kapıdan içeri girerken kapalı ışıklar herkesin çoktan uykuya çekildiğini gösteriyordu. Merdivenleri yukarı tırmanıp koridorun sonundaki odaya ilerledim. Kucağımdaki kızı fazla sarsmadan dirseğim ile kapı koluna çökerken aralanan kapıyı ayağımla ittirip içeri girmiştim.
Boynuma sığınan bedeni yatağın üzerine yavaşça bırakıp doğrulduğumda derin bir nefes alıp bıraktım. Hiçbir şey yapmadan resmen beni alt üst etmişti bu gece. Oldukça tehlikeliydi aslında.
Yerinin rahatlığı ile hemen kıvrılan bedenine nedensiz gülümsedim. Kollarımdan daha rahattı tabi!
Yine düşüncelerimin yönü değişirken silkelenip kendime geldim. Yorganını üzerine örterken başucunda duran ilaç kutuları dikkatimi çekmişti. Genç ve sağlıklı görünen bir kız için fazlaca kutu vardı. İlerleyip diğer tarafa dolandım ve kutulardan bir kaçını elime aldım. Dozları normal bir ilaca göre fazlaydı.
Merakım içimi ele geçirirken cebimden cep telefonunu çıkarıp bir kaçının resmini çektim. Kutuları tekrar yerine bırakıp gitmek için hazırlanırken kapıdaki hareketlilik ile arkamı döndüm. Işıl Hanım endişeli gözlerle önce Defne'ye bakmış sonra da ''Uras'' demişti.
''Uyuya kaldı bende onu taşımak zorunda kaldım''
Yüzü rahatlarken her şeyin yolunda olduğunu düşünerek ''Teşekkürler'' deyip kapıyı göstermişti. Odadan ayrılırken kadına iyi akşamlar dileyip geldiğim gibi hızla merdivenlerden aşağı indim ve dışarı çıktım.
Bir şeyler dönüyordu bunu hissediyordum. Henüz ortada dönen şeyi bilmesem de bunu öğrenecektim. Ve öğrendiğim konu her neyse Işıl hanımların uzak durmalarını gerektirecek bir mesele vardı. Aklıma gelen küçük bir ihtimal dışında hiçbir şey yoktu. Kafamın içindeki o sesi hemen susturdum. Hayır, kesinlikle düşündüğüm şey olamazdı. Aksi halde her şeyi yakıp yıkacağımı bilirlerken böyle bir sırrı uzun zamandır saklayamazlardı. Ya da saklayabilirler miydi?
Eve geldiğimde yorgunluktan eser yoktu üzerimde. Yatağa uzanmış ve bu geceyi düşünür olmuştum. Burnumdaki meyve kokusu sanki halen burada, yanımda, üzerime sinmiş gibiydi. Gözlerim önüne serilen görüntü Cansu'dan uzak Defne'ye aitti. Gülüşü ve masumluğunu bir türlü silip atamıyordum. Benim Cansu'yu düşünmem gerekirken aklım sanki hiç olmamış gibi Defne'ye ait görüntüler, düşüncelerle dolu anlar veriyordu. İçim sıkıntıyla dolarken görüntüleri kapatmak istercesine kolumu gözlerim üzerine kapattım. Şimdi karanlık izlerin üzerini kapatırken kafamın içindeki sesler fısıldıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN ONA AŞIKSIN
General FictionYaşama sımsıkı tutunan kelebek ateşe uçtuğunun farkında değildi kanatlarının kül olacağından. Hem yanacak hem yakacaktı herkesi. Umut tohumu önce kalbe düşecek sonra dalından kopacaktı. Savrulacaktı sığındığı limandan. Fakat düşecekti aşka... 22.0...