Uras gideli on beş gün olmuştu. Onun olmadığı günler sanki yılları saydırıyordu zaman bana. İki günlük kaçamağımız sonunda kısa bir elveda demişti ama yine de söz verdiği gibi beni her gün arıyordu. En azından sesini duyarak dindiriyordum özlemimi. Onun gidişinin ardından sınav günümde gelip çatmıştı. Yanımda olmasını ölesiye isterdim fakat o benden kilometrelerce uzaktaydı. Verdiği sözü yerine getirmeye çalışarak gecesini gündüzüne katıyordu.
Sınavım oldukça iyi geçmişti. Işıl Teyzem vardı destekçim. Son zamanlarda aramızın açık olması o günde aynı olmamış beni sonuna kadar cesaretlendirmişti. Şimdi sıra sonuçların açıklanmasını beklemekte kalmıştı.
Bu sırada yetenek sınavı için kendimi kaldığım yerden derslere adamıştım. Hem bu sayede Uras'ın yokluğunu biraz olsun kafamdan da atmış oluyordum. Canım her sıkıldıkça piyano başında alıyordum soluğu. Notaların ve melodinin arasında kaybediyordum kendimi.
Yaz ayının bunaltıcı sıcaklığı ile pek dışarıda çıkmıyordum. Halen arkadaş çevrem yoktu burada. Arada sırada Hale ile konuşuyordum. Şu an İngiltere'de bana yaptıklarından bahsediyordu. Anlattıkları beni yeterince güldürüyordu doğrusu. Uras olmayınca gülmeyen yüzüm bir tek bu şekilde aydınlanıyordu.
Ailemle konuşuyordum zaman zaman. Anneme Uras'tan biraz bahsetmiştim. Karşı çıkmamıştı bir ilişki yaşamama fakat dikkat etmemi tembihleyip durmuştu. Bilmiyordu ki, Uras dünyanın en iyi adamıydı. Onları yazın sonunda ziyaret edecektim. Ailemi özlemiştim. Oradaki hayatım bambaşkaydı benim için. Küçük bir yerdi ama sımsıcaktı.
Derinlere dalan aklımı su yüzüne çıkarıp parmaklarımı piyano tuşları üzerinden çektim. Boynumu esneterek yerimden kalkıp üst kata çıktım. Hava oldukça güzeldi. Biraz nefes almak için kendimi bahçedeki çardağa attım. Kurulu hamağın içine yorgun hissettiğim bedeni devirdim. Aradan sızan güneş ışıkları gözlerimi kamaştırırken gözlerimi kapadım. Anılarım geldi bu sefer gözlerim önüne. Yalnız hissettim kendimi Uras olmadan.
Şimdi onun kokusuna o kadar çok ihtiyacım vardı ki acıyla gözyaşım kayıp düştü. Zayıflığım beni kuytulara çekerken direnemedim. Bütün güzel anlarım birer darbe oldu bana vuran. Yığıldı kalbim yere yorgun. Âşık olduğum adamın hayallerimdeki elini tutmak istedim. Kayıp gitti. Daha çok yandı canım. Daha çok aktı gözyaşım.
''Sana ağlamayı yasaklamayı mı unuttum ben'' dedi aniden yüzüme dokunan parmaklar. İrkilerek gözlerimi açtım. Hayal gördüm sandım. Belki de hayal görüyordum. Aklım bana şimdi de bir oyun oynuyordu. Kafamdaki tilkilerin hızına yetişemiyordum çünkü çoğu zaman. Karşımdaki griliklere bakmayı sürdürdüm.
''Seni bu hale getiren ne?'' diyerek sordu.
''Sen'' dedim bir anda. Deliriyordum kesinlikle. Hayali Uras'la kavga ediyordum. Kaşları çatılırken ''Ne yaptım?'' diyerek sordu.
''Gelmedin'' dedim yine bir gözyaşım düşerken.
''Geldim'' dedi o gözyaşını parmağının ucunda tutarak. Gözlerimi kapatıp açtım. Karşımda bana özlemle bakıyordu gözleri.
''Uras'' dedim yerimden hızla kalkıp kollarımı boynuna sararken. İhtiyacım olan nefesi çektim içime. Beni aldı gitti kokusu denizin ortasına. O ve ben kaldık orada.
''Çok özledim'' dedim sevinçten ağlamaya devam ederken. Beni sıkıca kucakladı. Hamağın üzerine oturup kucağına çekti. Bir süre sakinleşmemi bekledi ben göğsünde saklanırken. Gözyaşlarım dindiğinde doğrulup ona baktım.
''Neden haber vermedin?''dedim kızarak.
Dağılan saçlarımı kenara iteledi.
''Sürpriz yapmak istemiştim fakat seni böyle bulmayı beklemiyordum'' dedi sıkıntılı ifadesiyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN ONA AŞIKSIN
General FictionYaşama sımsıkı tutunan kelebek ateşe uçtuğunun farkında değildi kanatlarının kül olacağından. Hem yanacak hem yakacaktı herkesi. Umut tohumu önce kalbe düşecek sonra dalından kopacaktı. Savrulacaktı sığındığı limandan. Fakat düşecekti aşka... 22.0...