Ertesi gün sabah kapımın tıklatılması ile uyandım. İçeri giren hizmetlilerden biri kapıda bir kuryenin beni beklediğini söylemişti. Yataktan çıkıp aşağı kata indim hemen. Aralık kapıyı tamamen açtığımda karşımdaki adamın kucağında devasa bir gül buketi vardı.
''Defne hanım'' dedi çiçekleri bana uzatırken. Buketi kucaklayıp adamın uzattığı kağıdı imzaladım ve kapıyı kapattım. Güllerin arasında sıkıştırılan notu çıkarırken geniş oturma odasındaki yerimi almıştım bende. Kartı açmadan önce çiçeklerin kokusunu içime çektim ve yanıma bıraktım. Kırmızı renkteki zarfı merak ederek açmıştım.
Mutlu yıllar sevgilim... Yazıyordu küçük not kâğıdında. O an şok içinde bu günün tarihini düşündüm. Son zamanlardaki sınav stresi gecemi gündüzle karıştırmış ve tarihleri tamamen aklımdan silip atmıştı. Kendimi sadece sınav gününe hazırlamış ve doğum günüm aklımdan çıkıp gitmişti. Peki Uras bunu nasıl bilebilirdi ki?
Yanımdaki çiçeklere aşkla baktım. Yüzümde oluşmaya başlayan gülümseme o adama karşı daha fazla aşk ve hayranlık beslememe neden oldu. Elimdeki kartı cebime koyup çiçekleri yeniden kucaklayıp mutfağa ilerledim.
''Ne güzel çiçekler bunlar böyle'' dedi mutfak çalışanlarından olan bir kadın. Bana hemen boş bir vazo uzatmıştı.
''Değil mi ama'' dedim buketi vazoya koyarken. ''Bu gün doğum günüm'' onun içinler diyerek güllerin üzerinde parmak uçlarımı gezdirdim.
''Ah öyle mi? Nice yaşlara'' dedi orta yaşlı kadın gülümseyerek.
Ona teşekkür ettikten sonra vazoyu da alıp odama çıktım. Yatağımın hemen yanı başına koymuştum çiçekleri. Komodinin üzerindeki cep telefonuma uzandım. Ekran kilidini açıp liste başındaki numarayı çevirdim hemen.
''Günaydın güzelim'' dedi aşina olduğum ses.
''Çok teşekkür ederim. Çok güzeller'' dedim gözlerim çiçeklerin üzerindeyken.
''Senin kadar değil''
''Bu gün doğum günüm olduğunu nereden biliyordun. Ben bile unutmuşum''
''Sırlarımı sana söyleyemem küçük hanım'' dedi neşeli gelen sesiyle.
''Öyle mi? Tamam o zaman... Tekrar çok teşekkür ederim'' dedim ve o an telefonun arka tarafında bir arama daha belirdi.
''Annem arıyor''
''Sen annenle konuş nasıl olsa bu gün epey konuşacağız'' dedi bir an anlam veremediğim bir şekildi. Telefonu kapatırken bu cümlelerin altındaki yatan anlamı anlayamadım ve hattın diğer ucundaki annemin aramasını yanıtladım...
Annem gibi Işıl teyzem de kahvaltı sofrasında doğum günümü kutlamışlardı. Benim aklımdan çıkan bu özel günü atlamamışlar eşi ve kendisi adına ortak bir hediye bile almışlardı. Bu gün fazlasıyla şımartılacaktım anlaşılan.
Kahvaltı sonrasında kapıya bir kurye daha gelmişti. Yine beni görmek istemişler, kapıya gittiğimde sabah ki gibi kocaman bir çiçek buketi daha karşılamıştı beni. Bu seferki çiçeklerin sahibini merak ederek teslim almış ve içeri yeniden girmiştim. Çok renkli karışık buketin arasındaki sarı renk zarfı alıp açtım aceleyle.
Yeni yaşında benim hayatımda olduğun için çok şanslı bir adamım. Bu bir teşekkür hediyesi yazıyordu notta. Zarfın içine baktığımda parmaklarım metal zinciri tutup çıkardı. İnce zarif bir bileklik vardı. Zincirin ortasında kalp şeklinde parıldayan taşa baktım. Gözlerim dolarken cebimden cep telefonumu çıkarıp Uras'a hemen mesaj yazdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN ONA AŞIKSIN
General FictionYaşama sımsıkı tutunan kelebek ateşe uçtuğunun farkında değildi kanatlarının kül olacağından. Hem yanacak hem yakacaktı herkesi. Umut tohumu önce kalbe düşecek sonra dalından kopacaktı. Savrulacaktı sığındığı limandan. Fakat düşecekti aşka... 22.0...