Aşkı bilmezdim ben. Tatmamıştım henüz kalbimde sevgi tomurcuklarını. Gerçi uzun zamandır bir kalbimde yoktu bunu taşıyacak, hissedecek... Yeni hayatımda hiç beklemediğim bir anda serpilmişti tohumlar. Başta izin vermemiştim kök salmalarına ama gözden kaçan bir tohum filizlenmişti cılız bir şekilde. Günden güne yapraklaşmış ve büyümeye devam ediyordu içimde. Özlem duyuyordu. Heyecanla çarpıyordu ve bunu hissetmek beni sanki bir rüyaya sürüklüyordu.
Uras'la başta olumlu bir tanışmamız olmamıştı. Gerçi onunla şu an ki durumumuz bile sağlıklı başlamıştı. Fakat birkaç gündür bana daha yakın olmaya çalışıyor ve baştaki kaba hareketlerinin yerini daha nazik bir adam haline sokuyordu. Çabalıyordu bunu görüyordum. Onda hissettiğim bir şeyler vardı. Sanki o iki kişiydi zihninde. Git gellerini belli ediyor, onu her defasında çözmeye çalışsam da başka bir maske takıyordu yüzüne.
Daha yolun başındaydık belki de ben böyle hissediyordum. Zamana bırakıştım bu yüzden. Anı yaşayacak ve ona göre davranacaktım. Yeni bulduğum bu hayatta aşkı tadacak, hayallerimi gerçekleştirecektim. Ben Defne'ydim! Bu savaşı kolay kazanmamıştım ve bu hayatı sonuna karda yaşayacaktım...
Uras ormanlık bir alana getirmişti bizi. Hem piknik alanları vardı burada hem de bir sürü aktivite yapan insanlar vardı etrafımızda. Havanın sıcaklığından dolayı bir haylide kalabalıktı. Bir süre birlikte yürüdük. Kısa sohbetlerimiz anlamlıydı. Yan yana yanımızdan bir sürü âşık çift geçmişti. Onlara imrenmiştim doğrusu. Bende Uras'ın elini tutmak ona sarılmak istemiştim. Ne yazık ki buna o kadar cesaret edememiştim. Utanç tüm cesaretimin üzerinden geçip gitmişti.
Yeteri kadar yürüdükten sonra boş bir banka oturduk. O temiz orman havasını ciğerlerine çekti. Göğüs kafesi yukarı kalktı. Oraya saklanmayı diledim bir an. Orada onun kalbinin atışını hissetmeyi ölesiye istedim.
Ela gözlerini bana çevirdi. Güneş yüzünden cam gibi parlıyordu. Ortama göre değişiyordu göz rengi beni büyülüyordu. Onunla ilk gece dışarı çıktığımızda da gözlerine büyülenmiştim. Derin bir girdap gibi çekiyordu içine.
'' Ne oldu?'' dedi merakla bana bakmayı sürdürürken. Yanaklarımın kızardığını hissettim. Öyle bir baktı ki zihnimde ona ait dolanan sözcükleri duyduğunu zannettim.
''Hiç''dedim yalan söyleyerek.
Bana yarım bir gülümseme sunarak vücudunu tamamen bana çevirdi ve yaklaştı. Boğazı gıdıklayıcı bir ferah kokusu vardı. Sıcak nefesi yüzümü yalarken avuçları yüzümü kavradı.
''Beni sevdiğini söyle'' dedi ciddiyetle.
Deli olmalıydı! Hayatta bunu yapamazdım. Hele ki onun gözlerine bakarak ölsem dahi yapamazdım. Utanç tümüyle ele geçirdi kalbimi. Yüzümü aşağı eğmeye çalışırken tekrar yukarı kaldırdı.
''Beni seviyorsun'' dedi gülümseyerek.
''Peki, sen?'' dedim bir anda boş bulunup. Bunu aklımdan geçirmem ve sessizce dilimde yuvarlamam gerekirken, pat diye söyleyivermiştim. Gülüşü yüzünde dondu. Öylece gözlerime baktı. ... Baktı... Hiçbir şey söylemedi. Ellerini indirip elimi kavradı ve oturduğum yerden beni kaldırdı.
''Şu bisiklet işini bir halledelim'' dedi beni peşinde sürüklerken. Onun aklından neler geçiyordu bilmiyordum ama ben elimi tutan eline öylece bakıyordum. Benim ellerime tezat sıcacıktı avuç içleri. Orada ısındım. Daha çok kapıldım ona...
Alanda bisiklet kiralama yerleri vardı. Uras bizim için iki bisiklet kiralamış yanıma gelmişti. Benim için getirdiği bisiklete bakıyordum. Epeydir binmediğim için acemilik duyuyordum. Onun gözleri önünde düşersem rezil hissederdim kendimi. O kendi bisikletine binip pedal çevirmeden önce bana baktı.
''Hadi'' dedi destekleyerek. Benden bir hareket görmediğinde ''Sorun ne?'' diyerek sordu.
Tereddütle ''Düşmekten korkuyorum'' dedi. Bana alayla bakacağını düşünürken, o kendi bisikletini kenara bırakıp yanıma geldi.
''Ben varım korkma''dedi belimi kavrayarak. Ona sığındım ve güvendim. Bisiklete binip yavaşça pedal çevirdim. Beklediğim gibi olamamıştı. Bacaklarım ve dengem hemen yerine kurulmuş eski bilgim devreye girmişti. Uras ellerini çekerken ''Gördün mü? Korkmanı gerektirecek bir şey yok'' dedi ve geri çekildi. Kahkaha atarak çevirdim bu sefer hızla pedalları. Uras'ta kendi bisikletini almış hızla yanıma yetişmişti. Bu cesaretle onunla yarış bile edebilirdim.
Bir süre onunla yarışır vaziyette pedal çevirmiştim. Bu kadarı yeterliydi. Kendimi fazla yormamam gerekiyordu. Yeni bir kalbim olsa da normal insanlara göre çoğu aktiviteyi uzun süre yapamazdım. Bisiketin frenlerine yavaş asılırken bir anda önüme fırlayan çocuk tüm dengemi bozmuştu. Ona çarpmayım derken yere düşmüştüm. İşte cesaretim buraya kadardı. Rezil olmuştum. Gözlerim dolmaya başlarken Uras'ın yüzüne nasıl bakacaktım bilmiyordum.
''Güzelim iyi misin?'' dedi Uras yanıma koşup beni yerden kaldırırken. Ağzından çıkan kelime o anı sildi gözlerim önünden. Nutkum tutulmuş, nefesim içimde hapis kalmıştı. Eliyle saçlarımı kulağımın arkasına iterken endişeyle yüzme bakıyordu. Bense onun derin griliklerinde kayboluyordum.
Mekanik hareketlerle beni yönlendirip kenara çekti. Eli kolumu kavrarken ''Canın acıyor mu?'' diyerek sordu. O an koluma baktım. Sıyrılmış ve hafif kanıyordu. Canım acımıyordu ama ya da ben hissetmiyordum. Az önce ki hitabında kalmıştım çünkü.
''Hadi gel gidip pansuman yapalım koluna'' dedi yeniden beni kolları arasına alırken. Sabahtan bu yana hayalini kurduğum yere gelmiştim. Göğsünün arasında kalbinin yanındaydım. Kokusuyla yıkanıyordum adeta.
Arabanın yanına ulaştığımızda kapıları açıp beni oturttu. Kendi bagajdaki ilk yardım çantasını alıp hızla yanıma tekrar gelmişti. İçinden çıkan malzemelerden birini pamuğa dökerken ''Biraz canını yakabilir'' demişti. Ah bir bilse şu an hiçbir şey benim canımı acıtmazdı.
Pamuğu koluma bastırırken onu izlemeyi sürdürdüm. Yüzünün altındaki tenine dokunmayı istedim. Onun beni sevdiği gibi onu sevmek istedim o an. Kirli sakalları tenini kaplıyordu fakat bu ona çok yakışıyordu. Parmaklarımı yüzüne dokundurdum. Kolumdaki hareketi donmuş gözlerini bana çevirmişti.
''Teşekkür ederim'' diyerek fısıldadım ve eğilip öptüm onu. Dudaklarım yanağına değince yandı kül oldu. Ona karışmak istedi hücrelerim. Kıvrandı kalbim.
Eli saçlarımın arasında yer edindi. Bense onun yakınlığının verdiği kokuda sarhoş olmuştum. Geri çekilirken bir anda beni kendine çekti. Az önce yanağında olan dudaklarım dudakları üzerinde dans etti bu sefer. O kalbime aktı, bende seve seve kabul ettim. Kalbimdeki filiz bir anda dallandı ve çiçek açtı. Bense geri dönülemez bir şekilde ona tutuklu kalmıştım.
Dudakları benden koptuğunda ''Seni seviyorum'' diyerek fısıldadım. O ise beni kucaklarken ''Biliyorum'' diyerek karşılık vermişti. Ondan aynı şekilde bir cevabı duymanın beklentisi içine girmiş olmanın hayal kırıklığını yaşadım bir anda. Yine de ona sarılmayı ve dokunmayı ihmal etmedim. Söyleyecekti biliyordum. O kendine itiraf edemese de beni seviyordu bunu gözlerinde görüyordum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN ONA AŞIKSIN
Ficción GeneralYaşama sımsıkı tutunan kelebek ateşe uçtuğunun farkında değildi kanatlarının kül olacağından. Hem yanacak hem yakacaktı herkesi. Umut tohumu önce kalbe düşecek sonra dalından kopacaktı. Savrulacaktı sığındığı limandan. Fakat düşecekti aşka... 22.0...