Uras'la dolu dolu geçen bir hafta sonunda ailemi ziyaret etmek için Muğla'ya gelmiştim. Yaz sonuna kalmadan bir süre buradaydım. Bu sefer yine bir ayrılık yaşamıştık sevdiğim adamla. Birbirimizden kopamıyorduk ama dayanmaya çalışıyorduk. En azından bu sefer onun özlemi beni derinden yaralamıyordu. Günün büyük çoğunluğunu ailemle vakit geçirerek harcıyordum.
Bazen burada ki eski okul arkadaşlarımla dışarıda buluşuyor konuşuyorduk. Onlara Uras'tan bile bahsetmiştim. Hepsi benim anlatımlarımla onu merak bile etmişlerdi. Bu arada arkadaşım Müge'de nişanlanmış ve nişanına katılmıştım. Onun mutluluğunu gördüğümde bir gün Uras'la kendimi öyle hayal etmeden alamamıştım kendimi.
Birbirimize ömrümüzü adamayı isterdim. Gözlerimi açtığımda onla uyanmak hayır diyemeyeceğim bir şeydi. Ama önce hayallerim vardı ortada. Onları gerçekleştirmek istiyordum. Yaşamın tadına varmadan evliliğin sorumluluğunu kaldırabilir miydim emin değildim.
Çayımdan bir yudum alarak elimdeki kitabı okumaya ara verdim. Bu kitabı o gece Uras'tan almıştım. Onun parmak uçlarına dokunan sayfalarda şimdi benim izlerim vardı.
''Defne kaldır bakalım şu önündekileri bana yardım et!'' dedi annem elinde yaprakla hazırladığı dolma içini gelip masaya koyarken.
''Sahiden mi anne?'' dedim itiraz ederek.
''Evet, sahiden! Akşama Ayfer teyzenlerin kızı Gonca'ya görücü gelecekmiş. Napayım kadın yardım istedi benden. Yapamam mı deseydim ne kadar ayıp olur kadına'' dedi annem yanımdaki sandalyeye kurularak.
Oflayarak önüme bir yaprak alıp güzelce aralarını açtım. Hazır olan yaprağın iç harcından ortasına koyup sarmaya başladım.
''Az koy şunun içini kızım!''
''Of anne ya! Ben ne anlarım sarma sarmaktan ''dedim önümdeki eğri büğrü olan dolmaya bakarken.
''Öğren işte kızım ilerde lazım olur''
''Sen yaparsın benim için'' dedim yeni bir yaprak alıp denemeye devam ederken.
''Ya tabi! Şu maharetli parmakların piyano çalana kadar bu işlere de yatkın olsaydı keşke'' dedi annem sitemle. Ona güldüm. Haklıydı. Hep rahatsızlığım yüzünden bu işlerden pek anladığım yoktu.
''Bence de öğrenmesi gerek zira benim en sevdiklerimden biridir bu yemek'' dedi aniden gel ses. Başımı kaldırıp baktığımda onu gördüm. Ela gözleri anında gözlerime değdi. Nefesim tutuldu.
''Uras!'' dedim hızla yerimden kalkıp bahçe duvarına koşarken. O ise kollarını duvarın üstüne dayamış bana bakıyordu.
''Ne işin var senin burada?'' dedim heyecanla.
''Seni özledim'' dedi hiç utanmadan annem arkamdayken. Yüzüm domates gibi kızardı. Ona kaş göz işareti yaparak uyarmaya çalıştım fakat o beni umursamadı bile. Arkamdaki anneme bakarak ''Merhaba efendim'' dedi.
Annem ellerini yanındaki beze kurularken Uras'ı içeri davet etti. O ise gayet rahat tavırlarıyla bahçe kapısından içeri girdi. Müstakil evimiz iki katlıydı. Bahçesi yeteri kadar büyüktü. Burada olduğum zamanlarda en çok vakit geçirdiğim yerdi elma ağacının altındaki masa.
''Uras ben'' dedi anneme elini uzatırken sevdiğim adam. ''Defne'nin erkek arkadaşıyım''
İçimden ona koca bir yuh çektim. Bu adam kadını kalpten mi götürecekti?
Annem ise gayet memnun bir tavırla ''Memnun oldum evladım. Hoş geldin. Gel otur masaya. Aç mısın? Defne koş Uras oğluma yeni yaptığım börekten kes getir'' diyerek sıralamaya başladı. Kaşlarım havalanırken anneme gerçekten inanamıyordum. Resmen damat adayının üzerine oynuyordu!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN ONA AŞIKSIN
General FictionYaşama sımsıkı tutunan kelebek ateşe uçtuğunun farkında değildi kanatlarının kül olacağından. Hem yanacak hem yakacaktı herkesi. Umut tohumu önce kalbe düşecek sonra dalından kopacaktı. Savrulacaktı sığındığı limandan. Fakat düşecekti aşka... 22.0...