Uzun bir aradan sonra tekrardan herkese selamlarrr.Biliyorum biraz geç kaldım. Ama elimden geldiğince hızlı davranıyorum.
Okumaya başlamadan önce oylarsanız sevinirim.
İYİ OKUMALARR!
Geri dönmüştüm, İstanbul tekrar benimleydi ama duygularım karışıktı. Üzüntü ve ya özlem yoktu belki ama yinede aklım kadar kalbimde karışıktı. Önüme engeller çıkıyordu ve ben engelleri aşmak için tüm gücümü kullanıyordum. Ne olacak bilmiyorum ama ne olmayacağını biliyorum.
Onları tekrar hayatıma almayacağım.
~~~~~
Kim yalnız kalmak ister bu hayatta? Kim kimsesiz ve çaresiz kalmak ister ki? Kim canı yansın, kim yalnızlıkla kaybolmak ister ki zaten? Kimse. Ben de istemedim yalnız kalmak. Bende istemedim kimsesiz ve çaresiz kalmak. Bende istemedim ki canımın yanmasını. Neden ben yaşadım bunları? Hangi suçumun bedeliydi yaşadıklarım? Hangi canlıya kötü davranmıştım da bedelini en ağır şekilde ödemiştim? Bu muydu adalet anlayışı. Ben suçsuzken acı mı çekecektim her zaman?
Ben Gece Ural.
Yaşadığım süre boyunca hep yalnız ve çaresizdim. Yalnızlığın ne olduğunu bilirdim. Acının ve mutsuzluğun en dibini görmüş biri olarak, hayatım boyunca hiç bir canlıya zarar vermemiştim. Peki ben ne günah işlemiştim de benimde canım yanmıştı? Herkesi koruyup kollayan, herkesi dışardan sakınan ben mi haksızdım? Böyle bir gerçek olmamalıydı. Ben, haksız değildim. Ben bencil ve ya kötülüğü hak eden birisi de değildim.
Derin bir baş ağrısı ile zorda olsa gözlerimi açmıştım. Etrafa kısa bir göz gezdirip yatakda doğruldum. Açık penceremden içimi ısıtmayan bir güneş ışığı yayılmıştı odama. Etraf aydınlıktı. Her zamanki gibi bir sabahtı. Yavaşca ayaklanıp banyoya ilerledim. Suyu sonuna kadar açıp suyun ılıkdan soğuğa dönmesini bekledim. Ancak soğuk su ile ayılabilirdim. Keskin bir soğukluğa sahip olan suyu iki avucumun birleşiminden oluşan çukurda biriktirip yüzüme defalarca kez vurmuştum. Suyu kapatıp temiz bir havlu ile ellerimi ve yüzümü kuruladım. Kapaklı dolapdan çıkardığım bakım kremlerimi yüzüme sürdüm. Aylar sonra ilk defa yüzüme bir canlılık binmişti. Morarmış göz altlarım nihayet eski haline dönmüş, kurumuş ve rengi solmuş dudaklarım tekrar canlanmıştı.
Banyodan çıkıp giyinme odasına ilerledim. Üzerimdeki eşofman takımını çıkarıp elime geçen beyaz ve düz olan elbiseyi üzerime geçirdim. Hafif dalgalı saçlarımı açık bırakıp telefonumu alarak odadan çıktım.
Etrafda gülüşme ve çatal bıçak sesleri vardı. Muhtemelen bizimkiler çoktan uyanmış, beni beklemeden kahvaltı masasına geçmişlerdi. Hızlı adımlarla merdivenlerden inip salona geçtim."Günaydın uykucu." dedi Rüzgar.
Dün eve gelirken Rüzgar ve diğerleri bizimle gelmemişlerdi. Öyleyse bu demek oluyorduki bu sabah gelmişlerdi.
"Günaydın Rüzgar." dedim.
Yüzümdeki tebessüm ile çektiğim bir sandalyeye oturmuştum. Etrafa bakındım. Bizimkiler dışında kimse yoktu.
"Annemler nerede?" dedim.
Anıl, ağızındaki lokmasını yutup çayından bir yudum almıştı. Bir an o konuşacak sanmıştım ama öyle olmamıştı. Serkan'da boğazını temizleyip bakışlarını yüzüme çevirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANKI
Teen FictionGece Ural ve Arlas Aksoy'un 'Yankı' yapan yürek sesleri sizlere umut olsun.